Ortadoğu coğrafyası ve ülkemizin bu denli sıkıntılarının altında yatan sebebi ne olabilir?
Dünya’da ki, tüm sancılı çalkantıların iç savaşların temel sebebi öncelikle bariz yapılan hak gaspından, haksızlıktan kaynaklıdır. Aksi eşyanın tabiatına aykırıdır. Sıkıntıların başlıca iki temel sebebi vardır.
1.      Dünyada huzursuzlukların birinci esas nedeni; İnsanların insan olmaktan kaynaklı temel haklarının ve değerlerinin baskılanması veya yok sayılmasıdır. “Irk, dil, din, mezhep” konularında toplumların temel değerlerinin yok sayılması veya baskılanması hiçbir zaman kabul edilmez bir durumdur.  
2.      Sınıfsal kavgalar, gelir dağılımın adaletsizliği, anti demokratik uygulamalardan, evrensel hukukun olmamasından kaynaklı haksızlıklardır.
Bu iki esas üzerinde, Ortadoğu coğrafyası ve Türkiye incelendiğinde; Barış ve istikrar ancak tüm bu bölge topraklarında yaşayan halkların, kavimlerin, mezheplerin tüm farklılıkların kendilerini yönetimsel manada demokratik temelde ifade etmesi ile mümkündür.
Herkesin kendi farklılıklarını özgürce ifade etmesi, aynı zamanda iradesini yönetime yansıtması, kendi kendisini yönetme imkânının bulunması, “gerçek demokrasi ile evrensel hukukun” her alana hâkim olması, gelir dağılımının hakça adil paylaşımının sağlanması, kamu harcamalarının şeffaf denetilebilir halka açık hale getirilmesi ile insanlar huzur ve barışa kavuşur. Gerisi lafı güzaftır.
Örneğin; Türkiye’de etnik olarak önemli bir kalabalık nüfusa sahip olan Kürt halkı, Cumhuriyet tarihi ile beraber huzur ve barışa kavuşamadı. Hiçbir zaman meşru hak talepleri devlet tarafından kabul görülmedi. Bilakis hep baskılandı, yok sayıldı, insan olmaktan kaynaklı en temel haklarına varıncaya kadar yasaklandı. Bu sebepten dolayı bizde 30 yıllık bir iç savaş yaşanmakta, on binlerce insanımız öldü ve halen ölmeye devam ediyor. Yaşananlar insanlarda toplumsal travma yaratmış durumdadır. Yüz milyarca ekonomik kaynağımız heba oldu ve olmaya da devam ediyor.
Ortadoğu’da ise Filistinlilerin bağımsız bir devlet meselesi ve Arap ülkelerinde İslam coğrafyasında ki, mezhep, inanç farlılıkları aynı şekilde bölgenin istikrarsızlığına ve çatışmalarının doğrudan sebeplerindendir.
Ortadoğu coğrafyası Mezopotamya bölgesinde yaşayan en kadim halklarından olan Mazlum Kürt halkının bu coğrafyalarda yaşayan tüm diğer halklar gibi, insan olmaktan kaynaklı tüm haklarını kullanma talepleri meşru ve insanidir. Bu sorunun çözüm metodu;
1.   Yaşadıkları ülkelerde gasp edilmiş hakları acil iade edilir. Tamamen eşitlikçi temelde yasal ve anayasal statüleri sağlanır. Bu halk irade olarak kabul edilir.
2.     Bulundukları bölgelerde kendi kendilerini özerk, otonom, federasyon veya bağımsız olarak yönetirler.
Bu her iki alternatif Kürt sorununun çözümü, huzur ve barışın sağlanması Türkiye’nin çıkarınadır. Ermeni, Fars, Azeri, Arap, Yunan ile olan komşuluk ilişkisi kadar pek ala Kürtlerle komşuluk yapılabilir. Zaten Kürtlerle fiili komşuluğu mevcut veya beraber yaşamaya kader birliğine razı iken bundan Türkiye için ne beis veya sakınca çıkabilir?
Kürtlerin Suriye veya yaşadıkları diğer yerlerde kendi kendilerini yönetme hak taleplerine karşı Türkiye’nin düşmanlık beslemesi bu mazlum halka diş bilemesi kesinlikle gayri insani ve yanlıştır. Her halk gibi meşru hak talepleri hiçbir zaman bölücülükle yaftalanmaz.
Dolayısıyla halkların temelde birbirleri ile hiçbir sorunu yoktur. Türkiye, top yekûn halkı düşman gören eski yanlış devlet paradigmasını değiştirmelidir. Başka halkları potansiyel düşman gören sakat zihniyetin terk edilmesi şarttır. Barış ve dostluk temelinde sosyal, kültürel, ticari, ekonomik ilişki geliştirmek herkesin ortak paydası ve yararınadır.
Toplum bilimcilerin, sosyologların mutlaka izaha çalıştığım konularda analizleri daha derin ve analitiktir.
Barış, dostluk paktları oluşturacak demokrasi, özgürlük ve evrensel hukuk avantajlarını bizlere yaşatacak akıllı yöneticilere ihtiyaç vardır. Halkın Ak Parti iktidarı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’dan beklediği bu tarz kalıcı çözümlerdir. Popülist anti demokratik politikalar kimseye yarar getirmez.
“Gaziantep’te yapılan terör saldırısını şiddetle ve nefretle kınıyorum. Bayram sevinci yerine inanılmaz üzüntüye gark oldum.”

İstanbul Times  / Maksut Konyar