Güçsüz, yetersiz, iyi tarif edilmemiş, fakir bir kavram, sonuç'ta fakir bir fotoğraf çıkartır. Demek ki güçlü bir fotoğrafın ana ve temel malzemesi "kavram" dir. •Misha GordiN.•

Merhaba sevgili fotoğraf dostları...

Kurgunun en temel elementi olan “Kavram”dan bahsederek, kurgu fotoğrafçılığı üzerine notlara devam edeceğiz..

Çoğumuzun bildiği üzere Kurgu fotoğrafçılığı amatörler için bile bir tutku halinde bu son yıllarda. Özellikle ülkemizdeki kurgu fotoğrafçılarının yakaladığı başarıdan sonra profesyonelliğe adım atmak isteyen bir çok amatörün sıkça başvurduğu bir tarz haline gelmeye başladı Kurgu Fotoğrafçılığı.

Kurgu fotoğrafçılığını bir çok farklı stil ve teknikle kullanan fotoğrafçılar görüyoruz. Özel makyajlar, yüksek photoshop kullanımı, farklı ışık teknikleri ile kimi uç noktaları zorlarken, kimi de herşeyi çok daha basite indirgeyip işçilikten ziyade fikriyata önem vermekte... Kimi Evindeki eşyalarla bir kurgu üretirken kimi modellerle çalışmakta, kimi hayvanlarla insanları bir arada kullanırken kimi ise doğal hayatta yakaladıgı “an” fotoğraflarına bazı hikayeler yüklemekte..

Zaten aslolan kullanılan teknik değil, yapılan kurguda verilmek istenen bir hikaye, bir ideoloji, bir duygu ve özünde bir kavramdır. Kurgu fotoğrafının üretim süreci tıpkı bir sinema filmi gibi üç aşamadan oluşur. Bazen bu aşamalar bir saniyede son bulurken bazen haftalar sürebilir.

Bu aşamaları anlatırken kolaylık olabilmesi için “Kalbimi söktüm” serisindeki işlemleri anlatarak örneklendirmek isterim.

İlk aşama: Ön hazırlık

Yapılmak istenen kurgunun İçeriği, şekli , tarzı, kullanılacak ekipman, model ve dekor gibi hatlarının belirlendiği aşama olarak tarif edebiliriz. Gecenin bir saatinde yazılan 3 kıtalık kısa bir şiirin ardından, bu şiirin etkisiyle hazırlanan bir seridir “Kalbimi söktüm” serisi.

Bu kurguda ilk aşama kullanılacak stili belirlemek oldu. Modelli kurgular yapan biri olarak ilk önce modeli belirleyip, ardından makyaj şekli ve dekorla ilgili kararları ele aldık. Bu konularda karara vardıktan sonra ikinci aşamaya geçebiliriz.

İkinci aşama: Çekim

Yaptığımız ön hazırlığa göre, önce makyajlar ve dekor hazırlandı. Model kendim olacağım için, makinanın zamanlayıcısını ve kadrajı ayarlayabilmek için tripodu hazırladım. Sete yerleştirdiğim herhangi bir şey ile ışık ayarlarını yaptıktan sonra geriye kalan, sete geçip her kare için pozları vermek ve dogru pozu yakalayana kadar çekimi tekrar etmekti.

Üçüncü aşama: Son dokunuşlar

Çekilen fotoğraflar arasından dogru kareleri seçip, önceden kararlaştırdığım photoshop işlemlerini bu karelere uygulayarak seriyi tamamlıyorum.

Tabi ki bu benim bu seri için uyguladıgım bir işlem sırasıydı. Bazen bu aşamalardan biri ya da bir kaçı olmayadabilir. Misal çekim bittiğinde fotoğrafların ham (orjinal) olarak sergilenmesini de isteyebilirsiniz ya da bazı kurguların fikirleri bir anda da akla gelebilir ve o anda eldeki materyaller ile hemen orada çekilebilir.

Ancak atlanmaması gereken en önemli kısmın bu fikri aşama olduğuna inanıyorum. Bazen öyle kareler görüyoruz ki , içerisinde hiç bir fikir, duygu ya da kavram barındırmıyor. Sadece sıradan “anı” fotoğrafı olmaktan öteye geçemiyor. Bundaki en geçerli sebeb ise fotoğrafçının an fotoğrafı çekip zorla anlam yüklemeye çalışmasından kaynaklandıgını söyleyebiliriz.

İşte bu noktada da fotoğrafçıları iki grupta inceleyebiliriz. İlk grup üreten kurgu fotoğrafçıları yani kavram yüklü, anlam yüklü gerçek kurgu fotoğrafları... İkincisi ise var olan fotoğrafların taklitleri olan fotoğraflardır.

Bunun en sık örneğini portre fotoğraflarında görüyoruz. Bir yanda, Yaşlı bir amca ya da teyzenin yüz kırışıklıkları ya da sevimli bir çocuğun salya sümük bir fotoğrafını çekip altına şiirler, methiyeler döşeyerek kurgu fotoğrafları elde etmeye çalışan amatör fotoğrafçılar, diğer yanda Jill Greenberg’in efsanevi portreleri... Ne bir şiire ne bir yazıya ihtiyacı olan, anlam ve duygu yüklü fotoğraf kareleri...

Taklit etmek, öğrenmenin en klasik yöntemlerinden biridir elbette. Ancak genel yapılan yanlış, taklitin tekniğin taklitinden öteye geçememesinde oluyor. Hatta bazen kullanılan ekipmandan ışıklandırmaya, kadrajdan model ifadesine kadar herşeyiyle aynı olmasına rağmen, iki fotoğraf arasında bile dağlar kadar fark olduğunu aradağı farkın ne oldugunu çözemediklerini söyleyen fotoğraf dostlarıyla karşılaşıyoruz.

Fotoğrafınızın sunumunda şiire, çok özel bir isme ya da daha da ileri gidip bir müziğe ihtiyaç duyuyorsanız, işte o anda anlayabilirsiniz ki fotoğrafınızda eksik olan şeylerin açığını bununla kapamaya çalışıyorsunuzdur. Açıkları yamayla kapatabilirsiniz elbette, ama hangi yama orjinali gibi durabilir ki? Hangi yamalı fotoğraf zanaatten öteye geçebilir ki?

Sanıyorum ki bu noktada başa dönerek Misha Gordin’in güzel sözlerini kendimize öğüt olarak almamız bizler için en faydalı hareket olacaktır. Fotoğrafın sanat mı yoksa sadece bir zanaat mi olduğu üzerinde halen tartışmaların sürdüğü bir dönemde fotoğraftaki sanatın çekende değil de işte bu “kavram”da olduğunu söylersek umarım fazla ileri gitmemiş oluruz.

Soru ve Önerileriniz için:

Mustafa KemaL DOLAŞIR » Yönetmen ve Fotoğrafçı

www.mustafakemaldolasir.com » [email protected]