Kurucu başkanlığını Gazeteci Yazar Hüseyin Çetiner’in yaptığı ve benimde başkan yardımcısı olduğum Geleceğim Zeytinburnu Platformu (GZP) olarak yok olmaya yüz tutan komşuluk ilişkileri ile alakalı farkındalık oluşturmak adına  bir çalışma başlatma kararı aldık.

Bu çalışmamız kapsamında bir genç kuşaklara örnek olacak ve eskiden yaşanmış güzel komşuluk ilişkilerinden örnekler   vererek  bazen annemizden, babamızdan, ve evladımızdan bize daha yakın olan komşularımız ile ilgili olması gerekenlere dikkat çekeceğiz.

Kendi çocukluğumda ve gençliğimde Seyitnizam Mahallesinde komşuluk ilişiklerinden bir demet…

Komşuluk deyince benim aklıma çocukluğum ve bakkal dükkanımız geliyor. Bakkal dükkanımızın önü mahalledeki hanımların toplanıp kilim serdikten sonra üzerinde Çekirdek çitleyip çay içebilecekleri geniş bir alandı.

Bilhassa yaz aylarında komşular hemen hemen her gün Bakkal dükkanının önündeki düz ve ferah zemine kilimlerini serer örgülerine dantellerini getirir hem muhabbet eder hem de örgü ve dantellerini örerlerdi.

Arada bir annemden “Müzeyyen Teyze bize oradan 8 tane gazoz açsana benim hesaba yaz” diye birbirlerine gazoz ısmarlarlardı.

Müşterilerine baktıktan sonra müsait oldukça annemde onlara katılırdı. Annem komşularımıza  bana çok güzel bir kırmızı bluz ördürtmüştü hiç unutmuyorum.

Akşama doğru hanımlar evlerine doğru giderken çocuklarını toplar bakkaldan alışverişini yapar evine yemeğine işine bakardı. Yazlar böyle olur kışlar soba başında geçerdi.

Mahalleli hanımlarının sosyalleşmesi adeta bizim Bakkalın önünde cereyan ediyordu. Orada neler konuşulmuyordu ki askerden gelmiş oğluna kız arayanlar, nişanlananlar, yeni ev eşyaları, siyaset, temizlik, ekonomi, dikilecek basma etekler için yeni çıkan kumaşlar, ev ekonomisi kimin kaç ton kömür yaktığı, çocuk bakımı, artistler, magazin, dedikodu ve birçok konu burada konuşulurdu.

Mahallemizde adını ortasında bulunan büyük ağaçtan alan Yeşilçam sineması vardı yeni çıkan filmler konuşulur hep beraber gidilir. Bazen beraber gitmek için bakkalı erkenden kapattığımızda olurdu.

Sadece komşu komşunun külüne muhtaç değildir Komşu komşunun terapisine de muhtaçtır.

İnsan insana her yerde her toplumda muhtaçtır. Zira sosyal ihtiyaçlara sahip yaradılışlıyız. İnsanın gerçeği de budur.

İnsanlar birbiriyle dert taş idi. Komşular bir araya gelince eşiyle, kaynanasıyla, eltisiyle, akrabalarıyla, çocuklarıyla olan sorunları dinlenir dertler anlatılırdı.  Psikoloğmu vardı o zamanlar.

Birbirlerinden fikir alırlar bir şekilde sorunlarını çözerlerdi. Sorunlar çözülemese de anlatmanın verdiği rahatlığa ulaşılırdı.

Herkes birbirine yardımcı olmaya çalışırdı bilhassa yaşlı gün görmüş geçirmiş teyzeler konuşunca terapi gibi herkes o teyzeleri dinlerdi büyüklere saygı olmazsa olmazdı.

Çok fakir ve zor durumda olan aileler kimler ise onlara yardım etme kararı da burada alınabiliyordu.

Eski dönemlerin STK. ları  komşuluk ilişkileriydi bence. Kimisi yemek yapıp götürüyordu kimisi kıyafet kimisi de odun kömür götürüyordu.

Benim çocukluk yıllarımda komşuluk hayata dair etkinliklerde sık sık bir araya gelerek beraber hareket etmekten ibaretti.

Hasta komşu beraber ziyaret edilir, ev alana hayırlı olsun’a gidilir, evlenene, cenazesi olana mutlaka gidilir ihmal edilmezdi.

Evde cenaze olunca ve ezan okununca televizyon ve radyo açılmazdı

Hele ki birinin evinde cenaze çıktıysa televizyon asla açılmazdı komşuda cenaze varken 7 gün televizyon açılmaz diye de çocuklara sıkı sıkı tembihlenirdi.

Bayramlarda el öpmeye en yaşlı komşulardan başlanır, düğünlerde hep beraber koordineli hareket edilir, yeni doğum yapana hoşaf götürülür, cenaze evinin yemekleri pişirilirdi.

Kısacası komşuluk doğumdan ölüme kadar hayatın her alanında yaşamın en kayda değer insan ilişkisiydi.

Şimdi ise komşuluk, özlenen ve beklenen insan ilişkisi ve dayanışmanın aranan tarafı, bizlere  modern hayatın internetine sıkışmış yana yakıla aranan kısmını, apartman dairelerine betonla gömülmüş iletişimini, kişisel gelişim ve psikoloji alanının içinde kendisini mumla aratan anlayışı ifade ediyor olmasıdır.

Yazdıklarım hikaye veya bir senaryo ürünü değil bundan 25/30 sene önce Zeytinburnu ilçesinin Seyitnizam mahallesinde yaşanan günlük olaylardandı.

Bu düşünceyi gündeme getiren platformumuzun kurucu başkanı gazeteci yazar sayın Hüseyin Çetiner’e  böyle yararlı ve anlamlı bir konuyu yeniden halkın gündemine taşıdığı için kendisine çok teşekkür ederim.

İstanbul Times / Müzeyyen Kurt  / 29 Mart  2017