“Neye layıksanız onunla yönetilirsiniz”  ayet-i kerime meali ne kadar da olayı net ve güzel bir şekilde tarif etmiş.

Türkiye’de son on yılda bir çok alanda ciddi gelişmeler olduğunu kimse inkar edemez.Bunda Başbakan Erdoğan’ın  payı çok büyük.

Artık sokak ortalarında …..abi vur dedi vurdum türü olaylar azaldı.gencecik mafya babaları iş adamlarını kaçırıp bana 500 bin dolar vermezsen seni günlerdir aç olan Aslanıma
parçalatırım denilerek para sızdırılmaya çalışılmıyor.

Son günlerde dev futbol takımlarının öne geçmek adına yaptıkları şike yi sağır sultan bile duydu.

Tafsilatlı olarak yayınlanan şike konuşmaları insanın kanını donduracak cinsten.Takımların yaptığı hilede bir çok ahlaki değeri yerle bir ettiklerini görmüş olmak beni çok üzdü.

Bileğinin emeği ile bir şeyler yapmak isteyen insanlar yok mu bu ülkede acaba ?

Yapılan kararlı mücadeleyi görünce hukukun işlediğini görmüş olmak da bana mutluluk veriyor.Çünkü artık her alanda insanlar yaptığımız yanımıza kar kalıyor diyerek envai rezaleti yapamayacaklar.
 
Bazıları kolluk kuvvetlerinin suça bulaşmış insanları dinlemenin hoş olmadığını söylüyorlar.  Şimdi telefon konuşmaları,fotoğraflar ve diğer kanıtlayıcı belgeler olmasaydı hangi takımın yöneticisi veya teknik direktörü biz şike yaptık derdi ?

Haksız kazanç elde eden,başkalarının hakkına tecavüz eden,kısa yoldan zengin olma hevesinde olan bir çok kişi futbol alanında şike yaparak yıllarca unutulmayacak  bir operasyona zemin hazırladılar.Burada adalet yerini bulacak.
Düşünüyorum da nerede şike yok diye ama şikenin olmadığı bir yer bulamıyorum.
İşin garip tarafı son yıllarda bir çok alanda mafya vari ,


Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet köprülerinde devletin neden fiş vermediğini hiç düşündünüz mü?
 
Ben düşündüm.Paralı yollara girdiğiniz zaman perakende satış fişi veriliyor,ancak köprülerde geçince fiş yok bunun nedenini düşündüm ve kendimce de bir cevap buldum.
 
Devlet Anayasa ve insan hakları evrensel beyannamesi gereği vatandaşlarının seyahat özgürlüğünü sağlamak zorunda.
 
Tercihli yolları kullanacak paranız olmadığı zaman devlet parasız yol tercihini sunduğu için burada anayasal ve insan haklarını ihlal söz konusu değil.
 
Ancak köprüler olmadan Anadolu yakasından Avrupa yakasına,Avrupa yakasından da Anadolu yakasına geçme şansınız olmadığı için devlet SUÇUNU bildiğinden dolayı fiş verip dava açacak olanların eline belge vermemek için para aldığı halde hiçbir belge vermeyerek KANUNSUZ OLARAK TAHSİLAT YAPIYOR.Köprülerden birisi anayasa ve insan hakları evrensel beyannamesine göre ÜCRETSİZ OLMAK ZORUNDADIR.Yani devlet vatandaşına bir yakadan diğerine geçme şansın FSM.de veya Boğaziçi’ nde var.Sen daha rahat ve kolay geçmek adına diğer köprüyü tercih edersen 4 lira bedel alırım derse o zaman doğru olanı yapmış olur.Aynı paralı yollarda yaptığı gibi.
 
Bakın bu konuda insan hakları evrensel beyannamesi ne diyor ;
 
Seyahat özgürlüğü yemel bir "insan hakkı"dır.

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin 13. maddesi şöyle der:

1. Herkesin bir devletin toprakları üzerinde serbestçe dolaşma ve oturma hakkı vardır.
2. Herkes,kendi ülkesi de dahil olmak üzere, herhangi bir ülkeden ayrılmak ve ülkesine yeniden dönmek hakkına sahiptir.

Yani "seyahat özgürlüğü" sadece suç soruşturması ve kovuşturması nedeniyle hakim tarafından sınırlandırılabilir. Bunun dışında sınırlandırılamaz.Oysa 3.750 TL niz yoksa İstanbul’u terk edemezsiniz veya giremezsiniz.Bu halde seyahat özgürlüğü koskocaman bir yalan olarak karşınızda duruyor.  

20 Haziran 2010 tarihinde seyahat özgürlüğü gönüllülerinin de katkısıyla pasaport ücret ve harçlarında yapılan %50 indirime rağmen "pasaport"lar için istenen yüksek ücretler (Dünya'daki en pahalı pasaport Türkiye'dedir) seyahat özgürlüğüne vurulan bir darbedir.Bu durum, açık bir biçimde Anayasa'nın ihlal edilmesidir.
Dünya da benzeri az görülen yurt dışı ÇIKIŞ harcı UCUBESİ de seyahat özgürlüğüne vurulan diğer bir darbedir.

İstanbul’un yükünü omuzlayan adam kızını gelin etti

Kısa bir süre önce İBB.deki odasına giderek bir çayını içtiğim Sefer Kocabaş Ağabeyim bana üzerindeki yükün çok ağır olduğunu ülkeye ve vatana karşı borcu olmazsa bir gün bile bu görevi yapmak istemediğini söyledi.Sefer Abi neden böyle düşünüyor diye beynimi yorarken bir çok kişi ellerinde harita ve projelerle gelerek imar durumları hakkında bir şeyler anlattıklarını gördüm.
 
Kimi belediye başkanıydı,kimi büyük bir sanayiciydi,kimi de sıradan vatandaştı.Bu ortamı gördükten sonra bir gün ortam olur Sefer Kocabaş ağabeyim ile alakalı bir haber yapar veya bir yazı yazarsam başlık olarak “İstanbul“un yükünü çeken adam” diyeceğim söylemiştim.İşte kızını evlendiren Sefer Abi sağ olsun ismimizi çok güzel bir şekilde yazdığı davetiye’yi bize takdim edince gücünü unutmamak adına çalışma programımızın yazılı olduğu ajandaya kaydettik.
 
Düğün de İstanbul’un nerede ise tüm seçilmiş insanları oradaydı desek abartı olmaz.Yağmur bereketi ile geldi.Aniden bastıran şiddetli yağmur her ne kadar bazı misafirlerin masalarını terk etmelerini beraberinde getirdiyse de Temmuz ayında yağan şiddetli yağmur düğünü unutulmaz hale getirdi.
 
Sefer abi trilyonlarca para verseydi düğünü bu kadar güzel bir sürpriz ile renklendiremezdi. Allah’tan gelen bir durum olduğu için uzun süre kalmayı tasarladığımız düğünde erken ayrıldık.Ama son aylarda gördüğüm en renkli düğün olması açısında hafızamda hiçbir zaman silinmeyecek.Zaten bir Temmuz denizcilik ve kabotaj bayrımı olduğu için ortalığın yağmurdan deniz gibi olması da günün anlamına uygundu.