Recep Tayyip Erdoğan genç yaşında Milli Görüş çizgisinde siyaset yapan tüm partilerde görev alan iyi bir teşkilatçı ve siyasetçidir.

Refah Partisi İstanbul il başkanı iken partisinin İBB adayı olarak 1994 yerel yönetim seçimine  girerken kimse İstanbul Büyük Şehir Belediye başkanı olacağına ihtimal vermiyordu. 

Hatta televizyonlar sandıklar açılmadan önce ANAP ve CHP il başkanlıklarının önüne karargah kurmuşlardı. Ancak sandıklar açılmaya başlayınca gelen sonuçların Refah partisinin seçimi alacağı yönünde olunca toplumun beklentisini okuyamayanlar karalama kampanyalarına başladı.    

Tayip bey o zaman Mazlum ama haklı olduğu için hem Allah hem de kul indinde madden olmazsa bile MANEN çok güçlü idi.

Ak Parti kurulmadan önce Türkiye’nin siyasi durumu 

16 Ocak 1998'de Refah Partisi'nin Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmasıyla Milli Görüş geleneğinden gelen siyasiler Fazilet Partisi altında tekrar birleşti. Ancak değişmeyen politikalar ve değişmeyen yaşlı lider kadro sebebiyle partinin halk tabanında karşılık bulamadığını düşünen Abdullah Gül liderliğindeki Yenilikçiler, Gelenekçiler ile Fazilet Partisi kongresinde başkanlık yarışına girdi. 

14 Mayıs 2000 tarihinde düzenlenen kongreyi kıl payı bir farkla kaybeden Yenilikçiler artık partide toplum tabanlı bir siyaset yapılamayacağını düşünmeye başladılar. Bu ortam içinde Fazilet Partisi de Refah Partisi ile aynı akıbete uğrayarak kapatıldı (22 Haziran 2001). Hapisten çıkan Recep Tayyip Erdoğan'ın da aralarına katılması ile Yenilikçiler hemen yeni bir parti çalışmalarına başladı.

Toplumun yeni bir parti beklediği bir anda Ak Parti kuruluyor 

14 Ağustos 2001 tarihinde kurulan partinin kuruculardan Recep Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül, Abdüllatif Şener,
İdris Naim Şahin, Binali Yıldırım ve Bülent Arınç partinin önde gelen isimleridir. Bünyesinde Millî Selamet Partisi-Refah Partisi-Fazilet Partisi (Millî Görüş), Anavatan Partisi (Turgut Özal'a yakın isimler) ve Adalet Partisi-Doğru Yol Partisi(merkez sağ) kökenli isimleri barındırmaktadır.

15 aylık bir parti olarak 3 Kasım 2002 tarihinde yapılan seçimlerde en yüksek oy oranını alarak (geçerli oyların %34,63'ü) Abdullah Gül başkanlığında 58. Cumhuriyet Hükümeti'ni kurdu. Aldığı siyaset yasağı nedeniyle kabine ve TBMM'de yer alamayan genel başkan Erdoğan'ın bu yasağı, Cumhuriyet Halk Partisinin de desteklediği bir anayasa değişikliği ile kaldırıldı. 

Erdoğan, 8 Mart 2003 tarihinde Siirt'te yapılan yenileme seçimlerinde milletvekili seçilerek meclise girdi. Bunun üzerine Gül başkanlığındaki 58. Hükümetin 11 Mart 2003 tarihindeki istifasının ardından Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'den hükûmeti kurma görevini alan Erdoğan, 15 Mart 2003'te 59. Cumhuriyet Hükümeti'ni kurdu.

28 Mart 2004 Yerel yönetim seçimlerinde başarı yakaladı

2004 yılında yapılan yerel seçimlerde, İl Genel Meclisi seçim sonuçlarına göre %41.67'lik oyla birinci olan parti, belediyeler bazındaki sonuçlara göre ise 1.950 belediye kazandı. 15 büyükşehir belediyesinden 11'ini de kazanarak Ege ve Güneydoğu Anadolu'daki bazı il belediyeleri hariç tüm Türkiye'de başarılı oldu.

Başarı üstüne başarı gelmesi partinin asıl destekçileri alt ve orta sınıfı unutturdu mu ? 
2007 yılında yapılan genel seçimlerde, daha öncesinde meydana gelen cumhurbaşkanlığı seçimleri tartışmaları ve 27 Nisan Bildirisi gibi tartışmaların ardından, %46.58'lik bir oy oranı ile Türkiye tarihinde hükûmette bulunan bir parti olarak girmiş olduğu seçimlerde oy oranını arttıran birkaç partiden biri oldu. Türkiye'nin 81 ilinin, Tunceli hariç 80'inden milletvekili çıkardı.

2009 yerel seçimlerinde 15.513.554 seçmenin oyunu aldı. Yüzde 38.8 ile oy oranı düşse de Türkiye genelinde birinci parti konumunu korudu. İstanbul ve Ankara gibi 10 büyükşehir belediyesi ile beraber toplamda da 1.442 belediye kazandı.

2011 genel seçimlerinde ise neredeyse %50 oranında ve yaklaşık 21 buçuk milyon oy alarak 326 milletvekili çıkardı.

Tarihi boyunca girmiş olduğu üç genel seçimde de birinci parti olarak ipi birinci göğüsledi. Ayrıca Türkiye tarihinde girdiği üç seçimde de oyunu yükselterek iktidarda kalmayı başaran ilk partidir.
Ak Parti ve R.Tayyip Erdoğan’ın bugünkü durumu nedir ?

Ak Parti’de ilk ve son sözü söyleyen tek kişinin Başbakan Erdoğan olması bir çok sıkıntıyı da beraberinde getiriyor. Başbakan’ın cumhurbaşkanı olma ihtimaline binaen Ak Parti de öne çıkan bir kişinin olmaması Erdoğan’dan sonra başbakan kim olacak sorularına net bir cevap verilemiyor.

Tayyip Erdoğan parti’de 2.3 ve 4 adamların çıkmasına müsaade etmeyerek belki partisini yek vücut tutmayı başarmasına  katkı yapmış olabilir ama bu beraberinde başka dezavantajlarda getirmiyor değil. Her şeyden önce bu yaklaşım ile bazı kişiler başbakan’a diktatör yakıştırması yapıyor.

Orta gelir gurubu bu dönem de çok sıkıntı yaşıyor

Alt gelir gurubu Ak Parti hükümeti döneminde sosyal yardımlarla eskiye nazaran daha rahat bir hayat yaşarken orta gelir grubuna sahip yani evi,işyeri olan ve yanında 15-20 kişi çalıştıran kişilerin de bu dönemde ellerindeki bir çok varlıklarını kaybettikleri biliniyor.

Hakeza bu dönemde Milyar dolarlık iş adamı sayımızın çok arttığı da sık sık ifade diliyor. Başbakan’ın orta gelir grubunun durumunu düze sokacak ciddi açıklamalar yaptığına şahit olmadım.

Ak Partide sorun çok ama iyi oy aldığı için herkes içindeki kızgınlığı açığa vurmuyor 

Ak Parti’nin kuruluş sürecinde yer alan Abdüllatif Şener her fırsatta Başbakan’ı sert bir dille eleştiriyor. Yine Erdoğan’ın yol arkadaşı olan ve Partinin kurucularından eski içişleri bakanı İdris Naim Şahin ‘de sert açıklamalar yaparak partiden ayrıldı. Bülent Arınç ise  bir kaç kez istifanın eşiğine geldiği halde zorla tutuldu.

Benim Özgül ağırlığımı unutmayın diyerek de parti için önemli bir figür  olduğunun sinyalini verdi. Hükümetin Twiter’ı kapatmasına Cumhurbaşkanı  Abdullah Gül’ün kaçak olarak  Twiter’a girmesi, Başbakan’ın Paralel yapı için tepkisini ortaya koymadığı  için TÜSİAD’a daha da sizin toplantılarınıza gelmem sözüne rağmen Cumhurbaşkanı GÜL’ün toplantıya katılmasını Başbakan unutmayacaktır. 

Başbakan yetkilerini artırarak veya var olan Cumhurbaşkanlığı yetkilerini sonuna kadar kullanarak Cumhurbaşkanı olacak Başbakan her ne kadar her seçimde oylarını artırarak halkın desteğini almış olsa da şu an içte ve dışta kendisine karşı ciddi bir itirazın olduğu da inkar edilemez. Bu karşı oluş her zaman haklı olmazsa bile başbakanın canını sıktığı biliniyor.

Başbakan Kritik bir eşikte 

Başbakan’ın önünde Cemaat ile kavgası devam ederken Cumhurbaşkanı olmak Recep Tayyip Erdoğan’ın işine gelecek gibi görünmüyor. Ama bir taraftan da gelecek seneye yapılacak olan genel seçimde kendi parti tüzüğü ile bir karar altına aldığı üç sefer üst üste aynı göreve  daha aday olmayacağı için Cumhurbaşkanı makamını da kaçırmak istemeyecek. Zaten başbakan partimizde başbakan olacak çok kişi var diyerek  Cumhurbaşkanlığına göz kırptı.

Başbakan’ın cemaate karşı kullandığı dil ve toptancı bir mantık ile Cemaat ile ilişkisi olan herkesi potansiyel bir suçlu olarak görülmesi “NEMRUDİ” bir yaklaşımdır. Nemrut o yıl doğacak bütün erkek çocuklarını öldürterek saltanatı devam ettirmek istemiştir. Oysa doğru ve adil olan suçlu kim ise onu cezalandırmaktır.

Merhum Turgut Özal tarafından göreve atanan ve şu ana Anayasa Mahkemesi Başkanı olan Haşim Kılıç’ın arası Hükmet ile çok iyiydi.Ancak Hükmet yargı ile o kadar  oynadı ki bu Mulayim ve mütedeyyin başkan bile isyan noktasına geldi.

Şimdi kimin yapılan hata ve yanlışlara isyan edeceği an meselesi.Çünkü hükümet üyeleri kendi düşünceleri doğrultusunda karar vermeyen kim olursa olsun hemen ona bir damga vurup ÇÖP sepetine atma yolunu tercih etmeleri ne ahlaki nede insanidir.

Paralel diyerek İstanbul’daki savcıyı veya hakimi Adapazarına atamak çözüm değildir. Eğer ataması yapılan kişinin suçu belgelerle sabitse onu başka yere tayin değil de en ağır cezayı vermek gerekmez mi ?
Türkiye için önümüzdeki bir yıla çok şeye gebe gibi görünüyor. Bakalım ne olacak.  


İstanbul Times / Gölge Adam