TÜRKİYE’DE VAKIF,DERNEK VE KULÜPLER
 
Vakıf konusunda dünyaya örnek olan ecdadımızın yaptığı vakıfçılık bugünkü gibi dilencilik kültürü üzerine değil tamamen ilmi esaslara ve getirisi olan yapılarla birlikte vakıf kurulur ve ondan bundan para dilenmek yerine kendi gelirleri ile kimseye el açmadan yaşamını ve gayesini gerçekleştirmeye çalışırdı.
 
Mesela Fatih Sultan Mehmet Han İstanbul’u fethettiği zaman Ordusunun ihtiyacı olan Gön,Sahtiyan ve meşini bir arada temin etmek için Anadolu’nun değişik yerlerinde faaliyet gösteren Tabakhane sahiplerini bir araya toplamak için Kazlı Çeşme’de 360 tane tabakhane yeri inşa ettiriyor ve bunların kira gelirini kurduğu Ayasofya Vakfına bağlattırıyor.Bu
sayede kimseden para dilenmeye gerek olmadan yüzyıllar boyunca Ayasofya Vakfı buradan ve başka gelirlerinde elde ettiği para ile yaşamını çok güzel bir şekilde devam ettirebiliyorken
bugün ülkemizde kurulan Vakıf,dernek veya kulüpler sürekli başkasından para isteyerek taşıma su ile değirmen döndürebileceğini düşünür ama bu düşünce ile kurumsallaşma olmaz.
 
SİSTEM ŞART
 
Bu yazıyı neden kaleme aldığımı soracak olan dostlarıma şunu söylemek istiyorum,yıllar yılıdır birçok vakıf,dernek ve kulübün yönetiminde bulundum.Hemen hemen hepsi de aklı başında bir proje geliştirip düzenli ve sürekli gelir getirici bir sistem kurmak yerine Ali kaç para verdi veli ne yaptı ile meşguller.Bu mantık ile bir arpa boyu yol alınamayacağını beyan etmek üzere bu yazıyı yazdım.İnşallah eleştirdiğim kurumlar kendilerine bir pay çıkarıp daha güzel projeler geliştirerek dilencilik kültüründen kurtulurlar.Ancak o zaman bu yazı amacına ulaşır. 
 
Geçen hafta hasbelkader iki sene önce beni de yönetimine aldıkları amatör bir spor kulübü’nün yönetim kurulu toplantısı için kulübe gittik.İki tabak yemekten sonra kulübün başkanı olan değerli insan Ekonomik krizin de vermiş olduğu sıkıntı ile daha toplantı başlar başlamaz bir sıkı yönetim komutanı edası ile size iki tane dilekçe veriyorum birisi istifa dilekçesi,birisi ne kadar aidat ödeyeceğiz rakamı yazacağınız dilekçe diyerek toplantının havasını gerdi.Sanki oranın yönetimde olmanın bize sağladığı bir statü varmış gibi hareket edilmesini de halen anlayabilmiş değilim.Ben yönetim’e girme teklifine evet derken belki fikir ve düşüncelerimiz işe yarar diye kabul etmiştim ama bir kez daha gördüm ki ülkemizdeki vakıf,dernek ve kulüpler uzun süreli kalıcı işler yerine günübirlik işleri yapmanın derdindeler.
Bu kafa yapısı ile hareket ettikleri sürece de sittin sene geçse de bir şey yapamazlar.
 
KÖYÜ SATARAM HA
 
Toplantıda Şener Şen’in Zügürt Ağa filmindeki gibi sık sık söylediği Köyü “Sataram ha”
lafını başkanda kulübü “sataram ha” diyerek sanki bizim kulüpte bir gelirimiz varmış veya kulübün yönetimde bulunmanın bize sağladığı bir statü varmış gibi hareket etmesini de doğrusunu söylemek gerekirse henüz çözebilmiş de değilim.Madem ki tek başına alıp satacağım diyerek toplantının ruhuna aykırı konuşuyorsan o zaman demek ki yönetim kurulu üyesi diye aldığın insanları aidat verecek birer para makinesı ve bilet satacak birer pazarlamacı olarak görüyorsun ki her bünye de bunu kabul etmez. 
Vakıf,dernek ve kulüp yönetimlerinde bulunmak tamamen gönüllü yapılan bir iştir.
Başkalarını bilmem ama benim zamanın dar ve kıymetli olduğu halde belki bir gün fikirlerimize ihtiyaç olur bizde yararlı bir iş yapmanın verdiğı manevi tatmini yaşarız’ın hesabını yaparak dar ve kıymetli olan zamanımdan fedakarlık yaparak toplantılara katılmaya çalışıyordum.Ben hiçbir zaman dilenciliğin değişik bir versiyonu olan yemek bileti satmayı şık ve doğru bulmuyorum.Kaldı ki yemek için bilet satarak gelir temin etmenin modası 1990’lı yıllardan sonra sona erdiğini düşünüyorum..
Bu tür biletli yemek organizelerini artık liseyi yeni bitirmiş 17-18 yaşlarında ki gençlerin kendi aralarında eğlenmek ve organizeyi yapanın da üç beş kuruş harçlık temin etmek için yaptığı bir aktivite olduğunu da biliyorum.Kaldı ki gençler bile bunu terk etmeye başladılar.
Dünya bilişim çağını yaşıyor biletli yemek işi ile finans çözülemez sayın başkan artık metodolojik çalış kendini ve başkalarını da germe diye bir dost tavsiyesi yapıyorum size
 
 
AHLAK MI PARAMI ?
 
Kendisine slogan olarak “Amatör Ruh profesyonel Zihniyet ve Tabi ki Ahlak”ı seçen bir amatör kulüp başkanının yaptığı konuşma ve sarf ettiği sözleri düşünmek üzere kendisini vicdanı ile baş başa bırakıyorum.
İnsanları yönetim kurulu üyesi diye kulübe alacaksanız onlara üç beş tane bilet sattırarak modern dilencilik yaptırmayacaksınız.Yönetime aldığınız hangi üyeden arkadaş gelirim bu giderim şu ben istiyorum ki burası kurumsallaşsın neler yapabiliriz ile alakalı mümkünse kendi çözüm ve önerilerinizi yazılı olarak bana sunar mısınız dediniz mi ?
Bunu demek için profesyonel bir zihniyet olması gerekir.Sadece bastırdığınız takvimlerin kapağına profesyonel zihniyet yazmak yeterli değil gördüğünüz gibi.
Finans akışını,aidatlardan veya yılda bir kez yaptığınız ücretli yemekte sağlanamaz bu tür şeyler sadece kaynaşma ve aktivite olsun diye yapılabilir oradan elde edilecek gelir ile kulüp yönetilemez.Bunu böyle bilin.Siz insanların bilgi birikimlerinden değil ceplerindeki paradan yararlanmak istiyorsunuz.Bu hem uzun süreli olmaz hem de şık değil.
Oysa yanınızda bulunan  çok değerli insanlar var ama bilgi birikimlerinden yararlanmıyorsunuz.Bazen bir fikir ve öneri paradan çok daha değerli olabilir ama bu bilginin kıymetini bilenler için geçerli tabi.
 
Size üç beş kuruş para yardımı yapıyorlar diye bazı kişilerin laubali tavırları ve onur kırıcı konuşmalarına seyirci kalırken,ve öteki çalışma arkadaşlarını küçümseyici tavırlardan vazgeçmeyen kişileri hem baştacı edinin,hem de “Tabi ki Ahlak” deyin. Bu tutum devam edecekse bari sloganı “Tabi ki Para” diye değiştirin de eylem ile söylem birliği olsun diyorum.
.
BU ELEŞTİRLERİM ALT YAPISINI SAĞLAM YAPMAYAN HEREKSE
Benim eleştirilerim sadece bu kulüp içinde değil,ülkemizde kurulan tüm Vakıf,Dernek ve kulüp’lerin % 95’inde  ne yazık ki üyelerinden bize proje ve fikirlerle gelin hem bu fikirlerle kurumsallaşmamızı yapalım hem de ekonomik sorunu çözelim diyecekleri yerde ha bire kısır döngü ve sonu olmayan en basit ve en kolay yol olan dilencilik kültürüne devam ederek varlıklarını uzun süre devem ettirebileceklerini düşünmelerinde ki sakatlığı vurgulamak için bu yazıyı kaleme aldım.
 
Ey Vakıf,Dernek ve kulüp yöneticileri insan onuru ve gururuna halel getirecek dilencilik kültüründen vazgeçin.Kuracağınız kurumun önce alt yapısını hazırlayın.eğer bir spor kulübü iseniz kaç tane öğrenciniz olursa borç yapısını döndürebileceğinizi hesaplayın ona göre enerjinizi öğrenci alarak hem öğrenciye yardımcı olun hem de finansınızı çözün.Aksi halde üç beş kuruş aidat ve beş on tane biletin satışı ile uzun süre bir yeri döndürmeniz mümkün 
değildir.
Kısaca yapacağınız işleri ilmi esaslara göre kırk ölçerek bir biçerek yapın yoksa o işi sizden daha güzel yapacak olanların önünü de tıkarsınız ki bunun vebalinden kurtulmak hiç de kolay
değildir.
İşte dostlar konu bundan ibarettir.
 
Not :okurlarımdan aldığım yoğun istek üzerine birçokları benimle MSN ortamında da   görüşmek istedikleri için onlara MSN mi veriyorum. [email protected]  kaydedin sohbet edelim.  
 
Editör: TE Bilisim