Ödül-ceza sisteminin doğru uygulanması gerektiğini, her ödülün olumlu davranışı pekiştirmediğinin altını çizen Prof. Dr. Öztürk, çocukların yaş grubuna göre teknoloji ile geçireceği sürelerin bilimsel olarak belirlendiğini hatırlatıyor: “Çocukların teknoloji ile ilişkilerinin planlanmaması, teknoloji bağımlısı olmalarına neden oluyor. Bu riski kaldırmak, biz ebeveynlerin elinde.”

18 milyon öğrenci, oldukça yoğun geçen bir eğitim ve öğretim yılının ardından tatile çıkmaya hazırlanıyor. 17 Eylül tarihinde başlayacak 2018-2019 yeni eğitim ve öğretim dönemine kadar uzun bir tatil yapacak çocukların bu zamanı nasıl değerlendireceği kısmında en büyük yardımcıları ve yol göstericileri ebeveynleri oluyor.

21’inci yüzyılda pek çok fayda sağlayan ve en önemlisi zamanı daha hızlı ve verimli kullanmak için katkı sunan teknoloji, günümüzde çocuklarımız içinse maalesef bir bağımlılık aracı haline geldi. Yeşilay’ın mücadele alanlarındaki en önemli halkalardan birini oluşturan teknoloji bağımlılığı, teknolojinin ölçüsüz, sınırsız ve kontrolsüz kullanımı ile teknolojik ürüne ulaşamadığında yoksunluğa kadar gidebilecek bir durum olarak tanımlanıyor.

Ödül-ceza sistemi doğru bir uygulama mı?

Çocuk psikiyatrisi uzmanı olan Yeşilay Genel Başkanı Prof. Dr. Mücahit Öztürk, ebeveyn-çocuk ilişkisinde yaygın olarak tercih edilen ödül-ceza uygulamasının sert çizgilerinin aslında çocukların teknoloji ile doğru ilişki kurmalarına zarar verdiğini belirtiyor:

Ebeveynler çocuklarının yaptığı ya da yapmadığı davranışları, tutumları için uygulama noktasında kurallar koyarlar. Uyulması beklenen bu kuralların bazıları çocuklar için zorlayıcı olur, bazıları ise oldukça kolay gelebilir. Kolay olanlar kolay alışıldığı için çok sorun teşkil etmezler ya da ayrı bir uygulama yöntemine gerek kalmaz. Ama zor kurallar zorlayıcı olabilir. Ancak, ebeveynlerin doğruları olduğu için, bu kuralların uygulanmasında ödül, uygulanmaması halinde ceza sistemi uygulanır.

Prof. Dr. Öztürk: “Her ödül olumlu davranışı pekiştirmez”

Bu sistem ile amacın ödül verdikçe davranışın devamını olduğunu belirten Prof. Dr. Öztürk, “olumlu” davranışın ya da verilen “görevin” yerine getirilmesini, sıklığını pekiştirmek için verilen ödülün nicelik, nitelik ve sıklık bakımından ele alınması gerektiğinin altını çiziyor:

Çünkü her ödül olumlu davranışı pekiştirmez, pekiştirmediği gibi farklı olumsuz sonuçlara da yol açabilir. Birçok aile tüm dönem boyunca okuldan, derslerinden kopmaması için çocuklarını bilgisayar, tablet gibi araçlardan uzak tutmaya çalıştı. Artık yarıyıl tatili başlayınca da çocuklar ve anneler kendilerine göre bilgisayarla, telefonla, oyunlarla, tabletlerle çok fazla vakit geçirmeyi haklı gördüler, görmeye başladılar.

Burada ebeveyn de tatil olmasından ve okul ödevi gibi bir sorumluluğun olmamasından kaynaklı olarak bu ödül sistemini çok masum görebiliyor. Ama baştan beri bir yanılgı var. Çocukları teknolojiden uzak tutmak ya da birden sanal dünyanın içine atmak çok büyük bir yanlış.

Çocukların teknolojik araçlarla geçirdiği sürenin sınırlarının belirli olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Öztürk; 0-2 yaş arasındaki çocukların ekranla ya da teknoloji ile tanışmamasının doğru olduğunun belirtiyor: “Her gün; 3-6 yaş arası çocukların 30 dakika, ilköğretim çağına gelmiş çocukların 45 dakika, ortaöğretim öğrencilerinin günde 1 saat, lise çağına gelmiş gençlerin ise 2 saat ekranla, teknolojik araçla vakit geçirmesi en doğru yol.

Okul döneminde çocuğa teknolojik araçlarla vakit geçirebileceği, ihtiyacını karşılayabileceği optimum bir süre veriliyor. Bu süreler okul zamanı ya da tatil fark etmeksizin uygulanırsa teknoloji bağımlılığı ebeveynlerin için bir tehdit olmaktan çıkabilir.

Ne tamamen uzak tutmak, ne de sınırsız erişim

Prof. Dr. Öztürk, kontrollü, bilinçli kullanım ve çocuğun internette nasıl vakit geçirdiğini bilmesine katkı sağlayacak bir takip, kontrol sürecinin de ebeveynler için önemine değiniyor:

İhtiyaç dışı ve kontrolsüz kullanım, dünyadaki tüm sağlık otoritelerinin kabul ettiği teknoloji bağımlılığına sebep oluyor. Bu nedenle çocukların okul döneminde bu cihazlardan yoksun bırakılıp, tatilde sınırsız kullanımına izin verilmesi son derece yanlış. Aileler bunu lütfen bir ödül sistemi olarak görmesin. Onun yerine bu süreler dışında çocuklara vakitlerini verimli ve keyifli geçirebilecekleri alternatif içerikler, zeminler oluştursun.

Çocukların sanaldan dünyadan çıkıp gerçek hayata baktıklarında yavaş akan bir dünya gördüklerini, bunun onlara sıkıcı, ağır gelebileceğini belirten Prof. Dr. Öztürk, çocukların artık sabredemediğini söylüyor:

Bir mağazada, ebeveyn kendi ihtiyaçlarını giderirken, oyalansın diye eline tablet verilen çocuğu ve bu çocuğun sabretme gibi yaşam becerilerindeki eksikliği düşünün. Aynısı tatil dönemi için de geçerli. Sürekli bilgisayar, tablet başında olan bir çocuğun zihninin tamamının bu dünyayı alması, tatil bittikten sonraysa gerçek dünyayla karşılaşması kaldırması, adapte olması çok zor bir dönem. Ayrıca, bilgisayar başında çok durmanın vereceği gözlerde yanma, beden duruşunda bozukluk, elde uyuşukluk, halsizlik, ders başarısında düşüş, kişisel, aile ve okul sorunları, zamanı idare etmede başarısızlık, uyku bozuklukları, yemek yememe, aktivitelerde azalma, sanal arkadaşlar dışında izolasyon da bu araçlarla kontrolsüz ve bilinçsiz ilişkiden kaynaklanan sorunların başında geliyor.

Editör: TE Bilisim