TÜRKİYE AİLE MECLİSİ ve Bileşenleri # Önce Aileyi Koru Basın Açıklaması 
11 Mayıs 2011’de ilk imzacısı olduğumuz, 25 Kasım 2011'de TBMM’de tüm partilerin şerhsiz oybirliğiyle kabul ettiği, 10 Şubat 2012'de Bakanlar Kurulunu'nun onayladığı,8 Mart 2012’de Resmî Gazetede yayımlanarak yasalaşan ve 1 Ağustos 2014'de yürürlüğe giren; "İstanbul Sözleşmesi ve dayattığı bağlı uygulamaları TCE Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Projesi ve 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun tartışıldıkça, Aile yıkan yasaların ve sözleşmelerin uygulamalardaki karşılıkları görülüp hedefleri anlaşıldıkça; İnsanlığın geleceği ve Türkiyemizin Millî güvenliği açıkca tüm insan nesli tehdit altındadır.
Bahse konu düzenlemeler yapılırken örf, adet, dini kültür ve medeniyet değerlerimiz yok sayılmış hatta bunlara cephe alınmış, haklı bir tepki olarak şiddet karşıtlığı üzerinden hareket edilerek aile yapısı ile kadın-erkek kimlik ve ilişki biçimlerinin altı oyulmuş, sapkın kimlikler ve ilişki biçimleri doğallaştırılarak neslin ve ırzın ifsat edilmeye çalışıldığı göz ardı edilmiştir.
“İnsanlığın son Kalesi Aile” sığınağımız, bizi ayakta tutan ve tutacak olan bir kurumumuz olup bunun ifsat edilmesine rıza göstermeyeceğimizin bilinmesini isteriz. Şiddetin her türlüsüne karşı olan, kadına yönelik şiddeti “Cenneti anaların ayakları altına seren!” bir anlayışa sahip olan dinimizle ilişkilendirmeyi ve şiddetin cinsiyetleştirilerek uygulanan şiddeti reddeden bir bilinçle vurgularız ki:
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ FESHEDİLMELİ, TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİ PROJESİ DURDURULMALIDIR !
Diyanet İşleri Başkanlığının 24 Nisan 2020 hutbesinde başta cinsi sapıklar ve destekçileri olmak üzere Ali Erbaş hocanın içki kumar fuhuş sigara alkol eşcinsellik ve faiz sömürüsünden bahsetmesi fuhuş ve faiz lobisinin delirmesine; CEDAW, İstanbul Sözleşmesi’ni hangi şer güçlerin niçin savunduğunun anlaşılmasına ve görülmesine sebeb olmuştur. bu gerçeği görmeyenleri/göremeyenleri uyarıyoruz Saldırı Ali Erbaş’a değil. SAVAŞ Diyanet üzerinden Allah’a Kur’an’a İslam’a Ve bu hukuksuz hakkı Lanet İstanbul Sözleşmesi veriyor.
Sözleşme maddeleri incelendiğinde görülecektir ki:
- Sözleşmenin 4. maddesinde yer alan “cinsel yönelim” ve “cinsel kimlik” kavramsallaştırmaları ile her türlü cinsel sapkınlık normalleştirilmeye ve yasal koruma altına alınmaya çalışılmaktadır.
- Sözleşme’nin 36. 46. ve 59. maddelerinde “birlikte yaşanan birey” (partner) kavramsallaştırılması ile “nikâhsız” ve “metres hayatı” şeklindeki birliktelikler aile kabul edilerek zina meşrulaştırılmaktadır.
- Sözleşme, AB tarafından Batılı olmayan ülkelerin kendi kendilerini asimile etme ve sömürgeleştirme aracı olarak kullanılmaktadır. Nitekim Sözleşmenin 12. ve 42. maddelerinde, sözleşmeye taraf olan ülkelerden Batılın benimsediği kültürel normlar hariç, diğer milletlerin benimsediği, asırların birikimi olarak meydana gelen, zenginleşen kültür, din, örf, adet, gelenek ve törenin “kökünün kazınması” istenmektedir:
“Madde 12–1- Taraflar ...kadınların ve erkeklerin toplumsal olarak klişeleşmiş rollerine dayalı ön yargıların, törelerin, geleneklerin ve diğer uygulamaların kökünün kazınması amacıyla kadınların ve erkeklerin sosyal ve kültürel davranış kalıplarının değiştirilmesine yardımcı olacak tedbirleri alacaklardır.”
“Madde 12-5- Taraflar kültür, töre, din, gelenek veya sözde “namus” gibi kavramların bu Sözleşme kapsamındaki herhangi bir şiddet eylemine gerekçe olarak kullanılmamasını temin edeceklerdir.”
“Madde 42–1- Taraflar bu Sözleşme kapsamında kalan şiddet eylemlerinin gerçekleştirilmesinden sonra başlatılan ceza davalarında kültür, töre, din, gelenek veya sözde “namus”un gerekçe olarak öne sürülmesinin önlenmesini temin etmek üzere, gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.”
- Kültür ve Medeniyet kodlarımıza göre aile içerisinde yaşanan huzursuzluklarda kadın ve erkeğin aileleri, hakem heyeti oluşturarak sürece müdahil olmak ve sorunu arabulucuyla çözmeye çalışmak zorundadırlar:
“Karı ile kocanın aralarının açılmasından korkarsanız, erkeğin ve kadının ailelerinden birer hakem gönderin. İki taraf (arayı) düzeltmek isterlerse, Allah da aralarında başarı sağlar...” (4 Nisa 35).
Sözleşme’nin 48. Maddesi ise ailelerin ve tayin edilecek hakemlerin sürece müdahil olmasına karşı olup taraf ülkelerin böyle bir yaklaşımı engelleyecek tedbirleri almasını istemektedir:
“Madde 48 – 1- Taraflar bu Sözleşme kapsamında yer alan her türlü şiddet olayıyla ilgili olarak, arabuluculuk ve uzlaştırma da dâhil olmak üzere, zorunlu anlaşmazlık giderme alternatif süreçlerini yasaklamak üzere gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.”
- Sözleşmeye göre mağdur şikâyetini geri çekme hakkına sahip değildir. Taraflar şikâyetlerini geri çekse bile açılan dava kamu davasına dönüşmektedir, bu talepten bağımsız olarak devam ettirilmektedir:
“Madde 55 –1- Taraflar, ... mağdurun ifadesine veya şikâyetine bağlı olmaksızın ve Mağdurun ifadesini veya şikâyetini geri çekmesi durumunda dahi devam edebilmesini temin edeceklerdir.
İstanbul Sözleşmesi aile içinde sulhu/barışı değil çatışmayı/savaşı körüklemekte ve aileyi parçalamaktadır. - Şiddetle ilgili kullanılan kavramlar, cümleler ve bunların aşırı tekrarlanması sözleşmeyi okuyanları, ailenin bir savaş ortamı olduğu hissiyatına sevk etmektedir. Genellikle bir savaş ortamında “delil, belge aranmaz”
mantığı öne çıkmaktadır. Nitekim, İstanbul Sözleşmesini referansıyla hazırlanan Adalet Bakanlığı verisine göre her yıl 553bin toplam 2milyon aileyi mağdur eden 6284 yasasının 8/3 nolu maddesinde vebu yasanın Uygulama Yönetmeliğinin 6/1, 12/1, 30/3 nolu maddelerinde bu “yargısız infaz mantığı” görülebilmektedir.
Sözleşmede ve bunu referans alarak çıkarılan mevzuatta kullanılan dil ve kavramlara yüklenen anlamlar, yapılan vurgular, çizilen çerçeve bir Psikolojik Savaş Mantığının ürünüdür. Özellikle şiddet kavramının tanımı ve kapsam alanında; Fiziksel Şiddet, Ekonomik Şiddet, Psikolojik Şiddet, Sözlü Şiddet ve Cinsel Şiddet olarak ifade edilen şiddet türlerinin tanımlamalarında ciddi belirsizlikler bulunmaktadır. Şiddet kavramında eşik seviye oldukça aşağıya çekildiği için günlük hayatta doğal olarak karşılanan birçok davranış ve söz şiddet kavramının kapsam alanına kolaylıkla sokulabilmektedir ve sokulabilecektir. Ahlâk sistemimizin kullandığı müeyyideler sözlü ve psikolojik boyutludur. İstanbul Sözleşmesi’nde geçen sözlü ve psikolojik şiddet kavramları, ahlâk sistemimizin günlük hayatta uygulanmasına mâni olmaktadır.
İstanbul Sözleşmesi zemininde hazırlanan 6284 sayılı kanunda ise hukukun temel mantığına aykırı haksız bir yönelime gidilmiştir. Hukuken iddia sahibinin iddiasını ispatlama mecburiyeti vardır. Suçlayan insan, suçlamaya veya kendisinin haklı olduğuna ilişkin bilgi, belge ve delilleri ortaya koymak zorundadır. Bu hukuk ilkesi, 6284 Sayılı Aileyi Koruma (!) Yasası ve uygulama yönetmeliği için geçerli değildir. Bu yasa ve uygulama yönetmeliğinde şikâyet edip mağdur olduğunu ifade edenlerin, iddiaları ile ilgili hiçbir delil veya belge sunma mecburiyeti bulunmamaktadır. Aile fertleri basit bir iddia 6284 ile evlerinden dışarı atılabilmekte sadece erkek/kadın değil çocuklar da yasa/devlet mağduru olup istismara uğramaktadır.
6284 nolu yasanın 8. maddesinin 3. Fıkrası: “Koruyucu tedbir kararı verilebilmesi için, şiddetin uygulandığı hususunda delil veya belge aranmaz.” (Bkz: 18 Ocak 2013'de Resmi Gazete'deki 6284 Sayılı Yasanın Uygulama Yönetmeliği Madd 6/1,12/1 ve 30/3) , 40.md göre de medyaya 90dakika dayatmasıyla;
Diziler, filmler, reklamlar, bilgisayar oyunları, kısa videolar, yazılı, sesli, görsel ve sosyal medya üzerinden yapılan yayınlarla “Ailesiz Toplum projesi” İstanbul Sözleşmesi’nin altyapısı oluşturulmaktadır. Son kalemiz olan Aile kurumumuz bu topluma yabancı bir değer sistemi adına yıkılmak istenmektedir.
“Ahlaksız Toplum projesi” İstanbul Sözleşmesi, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği projesi iptal edilmeli, 6284nolu Yasa ve diğer mevzuat kendi Aile Medeniyetimize göre yeniden düzenlenmeli. AKsi halde; boşanmalar, şiddet vakaları, kadın-erkek düşmanlığı, uyuşturucu, cinayetler artacak, genç nüfus azalarak toplumumuz -toplumsal barış büyük bir yara alacak. Gençlerimiz evlenemeyecek, ahlaksızlaşacak nüfus yaşlanacak!..
Fıtrata aykırı “Cinsiyetsiz Toplum Projesi” olan İstanbul Sözleşmesi’nin 80. maddesi gereğince her ülke, istediği zaman, Avrupa Konseyi Genel Sekreterine yapacağı bir bildirimle bu sözleşmeyi feshedebilecektir.
Biz aşağıda imzası bulunan kurumlar bu sözleşmenin derhal feshedilmesi gerektiğini ifade ederiz. İstanbul Sözleşmesi'nin dayattığı kanun ve mevzuatın insani bir çerçevede, ahlaki değerlerimize uygun şekilde yeniden düzenlenmesi ve kandan beslenen feminist terör örgütlerinin yasaklanması gerekliliğini vurgularız 6284 yasası şiddeti cinsiyetleştirerek şiddete yol açıyor.
Şiddetin her türlüsüne karşı çıkılmalı Kadın beyanı değil mağdur beyanı esas alınmalı ve mobil yargı ile taraflar 24 saat içinde dinlenilerek karar verilmeli. Evden uzaklaştırılan ebeveynin Çocuklarıyla kişisel ilişkisinin basit gerekçelerle yasaklanması ve EYS Ebeveyne Yabancılaşma Sendromunun suç olmaması ve velayet istismarının cezai müeyyidesiz olması cinayetlere davetiyedir.
Güvenlik güçlerinin silahına delilsiz el konulması ve cinsel tercihin insan hakkı olarak görülmesi cinsisapıklığı eşcinselliği teşvik etmesi insanlığa savaştır, milli güvenliğimize tehditr Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ifsat politikalarıyla ailesiz-ahlaksız toplum projeleriyle Türkiyemize çekilen operasyona dur denilmeli. Arabuluculuk yasaklanmamalı. İftira atana iki kat ceza verilmeli. 6284 yasası ebeveynin ve öğretmenin terbiye hakkını yokediyor.
İnsanlık suçu nafaka hapsi ve çocuk haczi kaldırılmalı Devletimizi korumanın yolu #önceAileyiKoru'maktan geçer. Aile medeniyetimizi diriltmek için aile yıkan yasalar ve sözleşmeler feshedilmelidir. Aileyi Savunmak Türkiyeyi Savunmaktır. Filistin Mısır Suriye İdlib'i TCE projesi ile eşcinselleşen ahlaksız toplum ile koruyamayız. FETÖ konusunda olduğu gibi 10 yıl geçmeden, eyvahh!? denilmeden insanlığın ve ülkemizin bekası için dostça kardeşce UYARIyoruz. Namuslular da enaz namussuzlar kadar cesur olmalıdır.
Bahar Kalkanı Harekatında da devletin yanındaydık #önceAile diyen milletimizin düşünen vicdan sahibi tüm şahsiyetleri,aydınları,önderleri,cemiyetleri, Odaları RTÜK’ü, TİHEK’i Aile Bakanlığını, Adalet Bakanlığını, Kamu Denetçiliği Kurumunu, TBMM’yi, göreve çağırıyor Cumhur Başkanımız sayın Receb Tayyîb ERdoğan’ın “İstanbul Sözleşmesi Nas Değildir, Feshedilebilir!” sözünü önemsiyor ve bu konuda gösterdiği gayreti de 3000 STK bileşeninden oluşan Türkiye Aile Meclisi ve Bileşenleri olarak destekliyoruz. #2020AileYılı Kamuoyuna duyurulur.
Kaynak: İstanbul Times Haber Ajansı (İTHA)
Editör: TE Bilisim