“Kerbela üzerinden bir ayrılık gayrılık oluşturmak müminler topluluğuna yakışmaz…”

İslam Peygamberi Hz. Muhammed Mustafa’nın vefatının üzerinden daha 60 yıl yeni geçmişti ki, onun ‘Cennet gençlerinin efendisi, ciğerparem’ dediği, Hz. Hüseyin ve beraberinde bulunan ehlibeyt mensubu, her biri sevgili Peygamberimizin bütün ümmetine emanet olarak bıraktığı, içinde küçük bebeklerin, kadınların, yaşlıların olduğu, Hz. Ali ve Hz Fatıma’nın evlatlarının, torunlarının olduğu 70 büyük insan çok acı bir şekilde bir katliama uğradı. Bu hüzün, bu elem, bu keder aslında kalbinde iman olan bütün insanların, mezhebi, meşrebi, dili, kültürü ne olursa olsun ‘Ben Müslümanım’ diyen herkesin ortak hüznü, kederi, elemi, ortak acısıdır. Onun için bugün Kerbela üzerinden bir ayrılık gayrılık oluşturmak müminler topluluğuna yakışmaz. Bugün Kerbelayı doğru anlamak gerekir. Bizim şiirlerimiz, mersiyelerimiz, muharremiyelerimiz, edebiyatımız, ortak nefeslerimiz bunun ölmez şahididir.

“Kerbelayı doğru anlamanın yolu, Kerbelanın kerbu belasını bu çağa taşımak değil, Hz. Hüseyin’i doğru anlamak ve Hüseyin’ce yaşamaktır…”

Bugün Müslüman topluma düşen Kerbelayı doğru okumak ve anlamaktır. Kerbela sadece bir efsane, bir mitoloji, sadece hüzün ve keder duyulacak bir konu değildir. Kerbelayı eğer bugün evrenselleştirmemiz gerekiyorsa, Kerbelanın, kerbu belasını bugün çağa taşımamamız gerekiyor. Kerbelayı doğru anlamanın ve onu evrenselleştirmenin yolu, Kerbelanın kerbu belasını bu çağa taşımamak, Hz Hüseyin’in ve arkadaşlarının uğruna canlarını feda ettikleri hakkı, hakikati, adaleti, barışı, sevgiyi ayağa kaldırmaktır. Kerbelayı anlamanın yolu, Hz. Hüseyin’i doğru anlamak ve Hüseyin’ce yaşamaktır. Yoksa Kerbelanın kerbu belasını bu çağa taşımak değildir.

“Bugün İslam dünyasında yaşananlar Kerbelayı doğru anlamadığımızı ortaya koyuyor…”

Hepimiz şahit oluyoruz son 10 yıllarda İslam toplumu Şii'siyle Sünni'siyle, Alevi'siyle Caferisi'yle, Hanefisiyle Malikisiyle mezhebi, meşrebi ne olursa olsun bugün Kerbela'yı hala doğru anlamadığımızı, doğru okumadığımızı, Hz. Hüseyin ve arkadaşlarını doğru okumadığımızı ve anlamadığımızı ortaya koyuyor. Onun içindir ki etrafımızda nice Kerbelalar yaşanıyor. Bugün İslam medeniyetinin 3 büyük başkentinden Bağdat'tan, Şam'dan, Kahire'den ateşler yükseliyor. Irak'ta son iki yılda ortalama ayda bin insan boş yere hayatını kaybetti. İlk defa Müslümanlar birbirlerinin camilerine, mabetlerine, hüseyniyelerine, zeynebiyelerine saldırarak, Kerbela'yı ve Hz. Hüseyin’i anlamaktan ne kadar uzak olduklarını ortaya koymuşlardır.

“Yeni Kerbelaların yaşanmaması için ortak bir dile, yüreklerimizi birleştirmeye, birbirimize gönül kapılarımızı açmaya ihtiyacımız vardır…”

Hz. Hüseyin'i sevgiyle yâd eden müminler topluluğuna düşen vazife nedir? Bugün hepimize düşen en büyük vazife, Hz. Hüseyin'in sevgisinden, muhabbetinden Müslümanların birliğini ve beraberliğini devşirmektir. Bugün bize düşen, Kerbela'nın acısından, kederinden Müslümanların arasındaki birliği, beraberliği, kardeşliği, sevgiyi, barışı yeniden ayağa kaldırmaktır. Bunu ayağa kaldırdığımızda ancak Hz. Hüseyin’i ve Kerbela'yı doğru anlamış oluruz. Yeni Kerbelaların yaşanmaması için ortak bir dile ihtiyaç vardır. Yeni Kerbelaların yaşanmaması için yüreklerimizi birleştirmeye, birbirimize gönül kapımızı açmaya ihtiyacımız vardır. Yeni Kerbelaların yaşanmaması için inancı ve düşüncesi ne olursa olsun, hangi mezhepten olursa olsun bu topraklarda, herkesin kendi inancını istediği şekilde başka birisinin tarifine ihtiyaç duymadan özgürce yaşamanın önündeki bütün engelleri ortadan kaldırmaktır.
 
Editör: TE Bilisim