Seçimlerden sonra hemen yaz tatiline girildiği için Meclis halkın gündeminde yok, bu nedenle ilgi ve merak yaratmıyor henüz. Ama “sayılı gün çabuk geçer” kuralı işleyeceği için gözümüzü açıp kapayıncaya kadar 1 Ekim’e varacağız.

Meclis’in açılışıyla birlikte “şenlik” de başlayacak tabii. En önemli sorun BDP adına seçilen bağımsızların yemin edip etmeyeceği.

BDP’liler şimdilik yaz tatilinden yararlanarak durumu idare ediyorlar, ama 1 Ekim’den itibaren bu güçleşecek.

AKP çevrelerinden aldığım bilgiye göre BDP’nin “Yemin etmeyeceğiz” ısrarı sürerse Erdoğan hiçbir taviz vermeye yanaşmadan ara seçime gidecek.

Bunun için sayısal çoğunluğu ve desteği var. BDP’lilerin bir ay içinde 5 oturuma katılmamaları halinde milletvekillikleri düşüyor. Ancak bunun için Meclis Genel Kurulu’nun da onay vermesi gerek. İşte AKP bu onayı hiç zaman yitirmeden verecek ve 3 ay içinde ara seçime gidilecek.

Ara seçime gidilmesi BDP’nin tamamen erimesi anlamına geliyor. Bugün 35 milletvekilini Meclis’e taşıyan BDP’nin bir ara seçim yapılması halinde 10 milletvekili çıkarması bile mucize olacaktır.

Aslına bakarsanız CHP’nin “yemin boykotu” sırasında da gündeme gelmişti bu görüş. Ancak AKP kurmayları bunu teknik olarak yapabileceklerini, buna karşı CHP’nin ara seçimleri boykot etmesi halinde sıkıntıya gireceklerini görmüşlerdi.

CHP’nin bu direnişi sürdürememesi ve sözünden geri dönmesi AKP’ye rahat bir nefes aldırmıştı. Tek başına kalan BDP’nin “halledilmesi” de çok kolaylaşmış oldu.

AKP’lilere göre Başbakan’ın son zamanlarda “eskiye dönüş” gibi algılanan Güneydoğu politikasının temelinde yatan da bu. Erdoğan Türkiye’deki Kürt nüfusunun büyük oranda kendi partisini desteklediğine ancak terör baskısı nedeniyle bu gerçeğin tam olarak ortaya çıkamadığına inanıyor.

Erdoğan’ın planı şu: Bir ara seçime gidilirse BDP’nin Güneydoğu dışında çıkardığı milletvekillerinin hiçbirinin seçilmesi mümkün değil. Sadece Güneydoğu’daki 5 ilde birinci parti olan BDP ancak buralardan birkaç milletvekili çıkarabilecek.

Diğer partilerin de bu bölgede iddiaları yok. Erdoğan bu partilerin oylarının da AKP’ye geleceğini hesaplıyor. Bu durumda bir ara seçimde AKP Güneydoğu’da ezici bir çoğunluk elde edebilir. Bu durumda teröre karşı çok sert önlemler alınırken, bölge halkına “İşte sizin asıl temsilciniz AKP” denilecek.

BDP’liler bir yandan “özerklik ilan ettik” diğer yandan da “yemin etmeyeceğiz” derken herhalde bu tehlikeyi de görüyorlardır.

CHP’yi korkutan ara seçim değil genel seçim oldu

Pek çok CHP’li bile hâlâ “neden yemin boykotu yapıldığını” anlamadığı gibi “neden tükürdüklerini yaladıklarını” da anlamıyor. CHP yönetimi istediği kadar “AKP’ye mutabakat imzalattık, demokrasinin ne olduğunu gösterdik, o belge bir demokrasi manifestosudur” dese de, Türkiye’de aklı başında hiç kimse buna inanmıyor.

Zaten inanması da mümkün değil. Her şey ortada.

Aradan zaman geçtikçe ve CHP’lilerle konuştukça, “yemin boykotundan neden vazgeçildiği” konusunda bazı ipuçları ortaya çıkıyor.

O günleri hatırlayın. CHP Meclis’e girmiyor. BDP zaten ayakta. AKP yüzde 50’lik seçim zaferinin keyfini bile çıkaramıyor.

Yandaşlar iktidara akıl veriyor, “Düşürün milletvekilliklerini” diyorlar.

O günlerde “ara seçim” konuşuluyor. AKP ve yandaşları CHP’yi bu yolla tehdit ederek köşeye sıkıştırmaya özellikle yeni milletvekillerini tahrik etmeye çalışıyor.

Ancak bu planın pek akıllıca olmadığı anlaşılıyor AKP kurmayları arasında çünkü CHP ara seçimi de boykot ederse, AKP kesin bir zafer kazanacaktır ama bunun siyasi bedeli AKP için de ağır olabilir.

İşte bu ortamda AKP o sırada kamuoyuna hiç yansımayan bir görüşü el altından CHP’ye ulaştırdı. “Ara seçime değil, genel seçime gideriz.”

AKP kurmayları bu operasyona şu nedenlerle karar verdi;

1- CHP’nin boykotu kamuoyunda destek almadı. CHP mağlup olmanın ezikliği içinde. Kısa sürede yapılacak bir seçimde yüzde 26’yı alması bile çok zor.

2- MHP bazı CHP’lilerin oyları ile barajı aştı. Bir daha barajı geçmesi mümkün değil. Üstelik MHP oylarının tamamına yakını AKP’ye kayar.

3- BDP sorun çıkaran ve terörün sürmesinden yarar uman durumuna düştü. Yeni bir genel seçimde 35 milletvekili çıkarmaları mümkün olmaz.

CHP’nin bu resti görmesi mümkün değildi. MHP’nin barajı geçemeyeceği bir seçimde AKP 367’yi bile bulabilirdi. CHP de yok olurdu.

Ama hiç olmazsa “tükürdüklerini yalamadan” işin içinden nasıl çıkabileceklerini düşünmeye başladılar. İmdada yine AKP yetişti. CHP’ye “Mutabakat yazarız, sizin tutuklu sanıklar ilk duruşmada serbest bırakılır” denildi. CHP bunu kabul etti.

Ama Başbakan Erdoğan “Bunların belkemiği yok” deyiverdi. Bu varılan anlaşmaya rağmen yapılmış olağanüstü bir siyasi nezaketsizlikti. Erdoğan kaybedeceği bir şey olmadığına ve halkın bunu ayıp karşılamayacağına inanıyordu elbette. CHP’nin de olan biteni anlatacak hali yoktu. Susup oturdular.


İzmirlilerden İstanbul salvoları

Dün bir okur mektubu yayınlamıştım. İzmir’in halinin yüreğini sızlattığını yazıyordu. Pislikten, düzensizlikten şikâyet ediyordu.

Tabii İzmirliler mektubu okuyunca harekete geçtiler. Satırbaşlarını vereyim hemen;

- İstanbul sanki İzmir’den temiz.

- İstanbul’un sadece trafiği bile yeter.

- İzmir’deki hastaneler belediye yüzünden değil kendi düzensizlikleri nedeniyle pislik içinde.

- İstanbul’daki hastaneleri kimse görmüyor mu?

- İzmir hiç olmazsa çağdaş insanların kenti, İstanbul gibi kozmopolit değil.

- Size bu mesajı yazanlar gizli AKP’liler.

- İzmir’i AKP’li bir belediye alıştırmak mı istiyorsunuz?

- Bu sinsi bir AKP operasyonu, alet olmayın.


Şimdi sıra belediyede

Beyoğlu Belediyesi’nin masa operasyonlarına ilişkin yazılarımdan sonra Başkan Ahmet Misbah Demircan aradı dün. Tam 24 dakika konuştuk.

Demircan hiçbir art niyeti olmadığını belirterek “Beyoğlu sadece eğlence merkezi değil, kültür sanat etkinliklerinin de merkezi aynı zamanda. Ama en önemlisi, aynı zamanda on binlerce kişinin oturduğu yer” diyerek düzeni sağlamaya çalıştıklarını söyledi.

Bugün bu telefon sohbetinin tamamını yazamıyorum, cumartesi günü Demircan’la yaptığımız konuşmayı, Başkan’ın yakınmasını ve önerilerini sizlerle paylaşmak istiyorum.


Askeri vesayetin siviller tarafından sona erdirildiği söyleniyor. Acaba o siviller, “sivil vesayet”i bitirmek konusunda da aynı isteği ve kararlılığı gösterebilecek mi? (Gani Yıldız)

(Vatan/ Can Ataklı)

Editör: TE Bilisim