Baykal, Erdoğan'ın "Bu ülkede bir genel başkanın ‘Sen ve siz’ ifadelerini kullanmasının ne anlama geldiğini bilmesi gerekir. Bak ben sana ‘Sayın Baykal’ diyorum." sözlerine yanıt verdi. "Başbakan Öcalan'a da sayın" diyor dedi ve konuşmasını Erdoğan'a yine 'sen' diye hitap ederek devam ettirdi: "Sen bana sayın demesen de olur"

Baykal partisinin grup toplantısında şunları söyledi:

MUHALEFET YÜKSELEN GÜÇ

Geride bıraktığımız pazar günü mini seçim yapıldı. 30 seçim bölgesinde gerçekleşti. 29 ilçe ve beldede sonuçlar belli oldu. Bu seçimler Türkiye'nin tümünü temsil etmez biliyoruz ama yerel seçimlerden sonra yapılıyor olması 12'sinde AKP iktidar partisi, 10 tanesi CHP, 2 tane DP, 1 tane MHP aldı. 12 iktidar, 17 muhalefet katıldı. Muhalefetin bu başarısının üzerinde durulmalı... Muhalefetin diri, yükselen bir güç olduğu bu seçimlerde olduğu ortaya çıktı. CHP olarak biz de bu muhalefetin temelindeyiz. Geçen seçimlerde bu bölgede 7 belediyemiz vardı. Bu seçimlerde 10'a çıkardık.

TÜRKİYE DÜŞMANLIĞIYLA OY TOPLUYORLAR

Avrupa Parlamentosu seçimlerinden de bahsedelim. Bu seçimde çok açık bir şekilde Türkiye düşmanlığı bir siyasi yöntem olarak kullandı. Partiler Türkiye düşmanlığıyla oy toplamaya çalıştı. Türkiye düşmanlığınının pirim yapar hale gelmesi, Avrupalı devlet adamlarının buna tenezzül etmesi, içlerine sindirmesi, Avrupa ruhuna sığdırabilmesi gerçekten üzüntü verici.

AB'YE GİREMEME İHTİMALİMİZİ UNUTMADAN HAREKET EDELİM

Öyle anlaşılıyor ki Türkiye'nin Avrupa ile ilişkileri düşündüğümüzden daha güçtür. Bunu unutmamak lazım. AB' ile tam üyelik için gerekli hazırlığı ihmal etmeden sürdürmeliyiz. Öte yandan AB ile tam üyelik görüşmelerinin gerçeklememe ihtimalini de bilerek... Bu bir süre sonra pişman olacağımız talepler konusunda daha dikkatli daha özenli ve daha Türkiye'nin yararlarını gözeten bir çizgi içinde olmalıyız. Burada en önemlisi de Kıbrıs'tır. Her türlü reformu elbette içtenlikle yapalım ama ulusal çıkarlarımız konusunda geri dönmeyecek kayıpları vermeyelim. O hata 2002'de yapıldı. Katma protokolü imzaladı.

ERDOĞAN TEĞET'İ YUMUŞATMAYA ÇALIŞIYOR

Ekonomik gelişmeler kaygı verici. Borçlanma artıyor, daralma sürüyor. 3,6 daralma bekleyişinin ötesine geçilecek. İşsizlik alarm veriyor. Ama projektörleri yok. Gelecek alacakaranlık. Sürükleniyoruz. Başbakan yaptığı konuşmada gerçekten tartışmalı söylemler geliştirdi. Teğet geçecek değerlendirmesini yumuşatmaya çalışmaktadır. Gene aynı yanlışların üzerinde duruyor. Hükümetin son zamana kadar izlediği politikayla yüzbinler işsiz kaldı, Türkiye'deki sanayideki üretim düzeyi 5 yıl geriye gitti. G8 ülkeleri arasında en sert daralmayı Türkiye yaşamıştır. Oysa Başbakan krizin en az zarar verdiği ülke Türkiye'dir diyor. Ama gerçek bu değil. Amerika bile bu kadar etkilenmedi.

BAŞBAKAN NİYE RAHAT?

Geride bıraktığımız hafta RTÜK Başkanıyla ilgili sorular ortaya çıktı. Başbakanın son zamanlardaki üslüp kontrol kaybının altında yatan ana nedenlerden biri de bu konunun ısrarla gündemde tutulmasıdır. Başbakan diyor ki Deniz Feneri konusunda biz AKP olarak çok rahatız. AKP çok rahat ama biz rahatsızız. Vatandaş rahatsız. Bu olayı Türkiye'ye yakıştırmıyoruz. Başbakan gerçekten çok rahat. Umrunda değil. Sen nasıl rahat oluyorsun sayın başbakan. Yapılan işler ortada, yapanlar ortada, yapanların konumu ortada ve başbakan çok rahat. anlamak çok zor. Bizi ilgilendirmez diyor ama olur mu bu konu sizi çok ilgilendiriyor. Hükümet konuyu savsaklıyor. Alman büyükelçisiyle görüşülünce neden tutukladınız diye onların avukatlığına kalkışıyor. Türkiye'de gözaltına alınan bir Alman genciyle takas konusunu gündeme getiriyorsun

Editör: Ferdi TÜRK

Editör: TE Bilisim