Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, dün gazete ve TV kanallarının genel yayın yönetmenlerine Beşiktaş’taki Başbakanlık ofisinde bir iftar yemeği verdi. Erdoğan, iftar sırasında gazetecilerin sorularını yanıtlarken bir dizi açıklamada bulundu.

Yemeğe Milliyet Gazetesi Genel Yayın yönetmeni Sedat Ergin de katıldı. O açıklamalardan başlıkları şöyle yazdı:

AÇILIM İÇİN BAYKAL’A MEKTUP YAZACAĞIM: Sayın Baykal, Sayın Bahçeli, deyin ki “bunun şurası yanlış”. Yanlışsa biz bunu çıkarırız. Ama diyorsunuz ki, seninle bu konuyu görüşmem. O zaman bu ülkede ayrımcı kim oluyor? Ben Sayın Baykal’a mektup yazacağım, bakalım ne diyecek? Görüşmem derse, kendi bileceği iştir. O zaman ben de bunu milletimin takdirine bırakırım. Ak Parti olarak dağ bayır gidip milletimize durumu anlatırız. Bir kere bu bir paket değil. Paketin bir başı bir sonu olur. O nedenle buna süreç diyoruz. Sürecin kısa, orta, uzun vadeli adımları olur. Biz bir demokratik açılımı birlikte gerçekleştirelim diyoruz. Herkesin eli bu taşında altın olsun diyoruz. Derdimiz bu. Onun için ne düşünüyorsanız, alalım bu havuza koyalım. Yani Ak Parti’nin süreci işleten değil, süreci birlikte işleten aktör olduğunu ortaya koymak isteriz. Bunun için bu görüşmeyi samimiyetle istiyoruz.
CHP 1999’DA BİZİM İLERİMİZDEYDİ: CHP’nin 1999’da yayımladığı rapor var. 1989’da SHP olarak yayımladığı rapor var. Bunlara baktığınız zaman yani bizim şu anda düşündüklerimizin çok daha ötesinde orada tespitleri ve vaatleri var. Bu zaten bizim önümüzde masada duruyor. Arkasında olduklarını da zaten kendileri de söylediler. Orada da kaçabilecekleri bir yer yok. Diyoruz ki, bunu müzakere edelim. Zaten şunları şunları söylemişler (eski raporlarda) gelin beraberce bu işi olgunlaştıralım. ‘Seçmeli ders olarak istemiyoruz’ diyorlar. Olabilir. Buna bizim ‘hayır’ diyeceğimizi kim söyledi? Bugüne kadar böyle bir şey dendi mi? Şu an da hep ihtimaller konuşuluyor. Hangisi olursa daha iyi olur?

ATATÜRK ANASIR-I İSLAMİYE DEDİ: 1923’te Atatürk’ün ilk ya da ikinci Meclis toplantısında yaptığı konuşma bu noktada muhteşem bir konuşmadır. Orada, bütün bu kavimleri, etnik unsurların hepsini anasır-ı İslamiye olarak nitelendiriyor. Bu şekilde bir tespit yapıyor. Ve hepsinin saygınlığını orada vurguluyor. Biz zaten bu noktadan hareketle ülkemizi oluşturan bütün bu etnik unsurları zenginliğimiz olarak kabul ediyoruz.

TERÖR ÖRGÜTÜNÜ MUHATAP ALMAYACAĞIZ: Ben DTP’lilere de söyledim. Biz, hiçbir zaman terörist başını ve illegal bir örgütü kendimize muhatap alamayız. Eğer ben bugün sizinle konuşuyorsam milletin bu çatının altına gönderdiği için konuşuyorum. Lütfen söylemlerinize dikkat edin dedim. Peki söylemlerine dikkat ediyorlar mı? Hayır. Bakıyorsunuz bir gün farklı, başka bir gün daha farklı konuşuyorlar. Bu da hoş olmuyor. Ondan sonra açılım sürecini destekliyorlarmış... Ee bu nasıl desteklemektir? Bunu anlamakta zorlanıyoruz.

ANAYASAL DEĞİŞİKLİK DE GEREKEBİLİR: Parlamentonun açılması ile birlikte kısa vadeli adımları atacağız. Çeşitli mevzuat ve genelgelerle yapacağımız kısa vadeli eylemlerimiz olacak. Ama yasalarla yapacağımız düzenlemeler, orta vadeli çalışmalarımız olacak. Çünkü onlar biraz zamana yönelik çalışmalar olacak. Bu adımlar büyük ihtimalle 2010 içinde atılır. İhtimaller dahilinde konuşuyorum. Tabii ki belki anayasal değişikliği gerektiren olursa, bu süreç içerisinde içerikle alakalı konuşuyorum, o da uzun vadeli olanları içerecek. Bunlar nelerdir derseniz, bunlar tam olgunlaşmadığı için şu anda şudur demem yerinde olmaz, doğru da olmaz.

KANDİL’DEN 150-500 KİŞİ GELEBİLİR: Cemil (Çiçek) Bey’in ‘Kandil’in yüzde 90’ı inebilir’ sözleri bizim çalışmalarımızın neticesidir. TCK 221. maddesi ile ilgili olarak daha önce çalışma başlatmıştık. Fakat bu çalışmadan isteğimiz neticeyi alamadık. Şimdi bunda ‘değişiklik isabetli olur’ diyen de var, ‘değişikliğe gerek yok’ diyen de... Geçenlerde 14 kişi kadar gelip teslim oldu, bunların 12’si tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Bu süreç sayısı ne olursa olsun artarak devam edebilir. 100 olur, 150 olur, 500 olur... Bu konuda biz kapalı noktada değiliz ve rahatız.

GÜVENLİK GÜÇLERİNİN GÖREVİ OPERASYONDUR: Operasyon olayına gelince burada bir gerçeği kabul etmemiz lazım o da şudur: Karşınızda silahlı eylem yapmak üzere hazır olan kendilerinin ifadesiyle gerillalar var. Ve gerillalar halkımızı tehdit ediyor, bunlar terör örgütünün temsilcisi. Bunlar üçlü beşli gruplar halinde dolaşıyorlar. Köylere gidip erzak ve mühimmat alıyorlar. Bunun karşısında halkını da alanı da korumakla görevli olan güvenlik güçleri herhalde silahsız dolaşacak değil. Güvenlik güçlerinin görevi nedir? Görevi operasyondur. Diyorlar ki güvenlik güçleri silah bıraksın. Ne demek yani? Silahlı güç güvenlik gücüdür. Her ülkede böyledir. Bana dünyada bir ülke gösterin ki bunların güvenlik güçleri silahsız dolaşsın. Bunlar gümrük memuru değil. Bunlar güvenlik birimi.

GÜVENLİK GÜÇLERİ SİLAH BIRAKMAZ, TERÖRİSTLER BIRAKSIN: Güvenlik güçleri terör örgütünün karşısında operasyonel kabiliyetini her zaman korumak zorundadır. Bunu kırsalda asker yürütüyor, şehirde polis... Bunun terör örgütünden istenmesi gerekiyor. Bütün operasyonları terör örgütü yapacak, öbür tarafta eee asker yapmayacak, polis yapmayacak. Böyle şey olur mu? Polisimiz de askerimiz de bunu yapmalı. Bu konuda iddialaşmanın içerisinde olmayı yanlış bulurum. Ama silahı bırakması gereken biri varsa o da terör örgütüdür.

DTP KÜRT VATANDAŞLARIMIZI TEMSİL ETMİYOR: Benim Kürt kökenli vatandaşım bunlardan rahat değil, memnun değil, huzurlu değil. Şunu da açık söylüyorum DTP Kürt kökenli vatandaşlarımızın da kesinlikle temsilcisi durumunda değil. Tehditlerle oy alıyorlar, bunu da çok açık net sizlere söyleyebilirim. Belki az çok verenler de olabilir, taraftarları da olabilir, ayrı... Ama aldıkları oy tehditledir. Elimizde kamuoyu yoklamaları var. Bunların attıkları bu adımları destekleyenlerin oranları aldıkları oyların içerisine baktığınız zaman yüzde 15 civarındadır. Çok ciddi kaymalar vardır, çünkü rahatsızlar.

GELSİN Mİ BAYRAĞA SARILI TABUTLAR: Yaptırdığımız kamuoyu yoklamalarında açılıma kamuoyu desteğinin yükseldiğini görüyoruz. Ayrıca biz daha Türkiye’yi dolaşmaya başlamadık. Daha Türkiye’yi dolaşacağız. Halkımıza bunları anlatacağız. Biz risk almaya devam edeceğiz. Yani oylarımız düşse de biz buna devam edeceğiz. Yaşam da risktir, siyaset de risktir, ekonomi de risktir, bu kadar basit. Bir şehit annesi ‘bu işi çözün’ diyorsa, ‘ben bu işi çözmem’ diyebilir misin? Biz duramayız, bunu yapacağız, bunun üzerine gideceğiz. Yani gelsin mi bu bayrağa sarılı tabutlar? Bunu mu bekleyelim? Veyahut ver 3-5 tane daha ne olur canım? Her hafta 3-5-10 verelim. Yani bunlar mühimmat değil ki ya. Bu benim insanım. Onun için elimizden geleni yapacağız. Bölücü terör örgütünü eğer dağdan indirebiliyorsak, bunu başaracaksak dağdan indireceğiz. Dağa çıkışı engelleyebiliyorsak, engelleyeceğiz. Yani milletle bölücü terör örgütünün arasını açmamız lazım, bunu başarmamız gerekiyor.

KARABAĞ ÇÖZÜLMEZSE SINIRI AÇAMAYIZ: Azerbaycan-Ermenistan arasındaki sıkıntı aşılmadığı sürece biz kapıları açamayız, bunu zaten kendilerine söyledik. Aliyev-Medvedev-Sarkisyan arasındaki görüşmeler sıklaştı. Yukarı Karabağ konusunda çözüme çok daha yakın noktadayız. Bu sorunu çözmeden, bizim o adımı atmamız mümkün değil. Bir de Ermenistan’ın diasporanın güdümünden kurtulması lazım. Diasporanın Ermenistan’a bir faydası yok ki. Diaspora Ermenistan üzerinden nemalanıyor, yaptığı iş bu. ABD’de Fransa’da diaspora bunu yapıyor.

EVET KRİZ TEĞET GEÇİYOR: Bir gazetecinin krizin teğet geçmediği yolundaki bir saptaması üzerine: Ben, ifadeyi kullanmak belki can sıkıcı olabilir ama, teğet geçiyor diyorum. Çünkü bizim şu an ülkemizde işsizlik noktasında AB üyelerine bakın, Türkiye’nin onlardan çok daha iyi bir noktada olduğunu göreceksiniz. Örneğin İspanya’da işsizlik yüzde 18, İngiltere tarihinin en büyük işsizliğini yaşıyor. Yılsonu itibariyle Türkiye’de tahmin yüzde 14 civarında. Biz işsizliği 10.7’de almıştık, yaklaşık 3 puanlık bir artış olmuş olacak. Ayrıca, yatırım noktasındaki harcamalarından taviz vermeyeceğiz. Şuna inanıyoruz yatırım harcamalarını kısarsanız o ülkeyi bitirirsiniz.

MERKEZ BANKASI’NIN DURUMUNU TASVİP ETMİYORUM: IMF bize “Gelir İdaresi’ni özerk hale getirin” diyor. Reforme edeceğiz ama asla özerk yapmayacağız. Nitekim bazı özerk kuruluşlar var ki şu anda bizim için sıkıntı kaynağı. Mesela ben şu anda Merkez Bankası’nın durumunu tasvip etmiyorum. Çünkü hesabını, faturasını iktidar olarak ben ödeyeceğim ama özerk kalacak. Enflasyonun hesabını kim veriyor arkadaşlar? Yılsonunda kimse enflasyonun hesabını Merkez Bankası’na soruyor mu? Hayır gelip bize soruyor. Ama enflasyonu indirmek isteyen kim? O... Ama biz sürece müdahale etmeyelim dedik aynen bu şekilde yine devam ediyoruz.
Başbakan Erdoğan, “Davul bizde tokmak onlarda yani” sorusuna “Evet aynen öyle” karşılığını verdi.

Editör: TE Bilisim