Saadet Partisi İstanbul İl Gençlik Kolları’nın organize ettiği “Fark var, Gençlik Gecesi” İstanbul Abdi ipekçi Spor Salonu’nda muhteşem bir atmosferde gerçekleştirildi. Salonu’nun içine sığmayan binlerce kişinin salon dışından takip etmek zorunda kaldığı gecede katlanarak büyüyen coşku, Milli Görüş Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan ve Saadet Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş’un konuşmaları ile doruğa çıktı.

“Fark var, Saadet var” pankartlarının açıldığı salonda, “Başbakan Kurtulmuş”, “Efsane Başbakan Necmettin Erbakan”, “Milli Görüş iktidara” sloganları atıldı. Yurtiçi ve yurtdışından ses sanatçılarının verdiği konserler geceye renk katarken, İslam dünyasından gelen misafir devlet ve düşünce adamlarının “Milli Görüş” ile ilgili konuşmaları büyük alkış aldı.

Millî Görüş Lideri ve 54. Hükümetin Başbakanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ın da konuk olduğu geceye Saadet Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş, Saadet Partisi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Prof. Dr. Mehmet Bekaroğlu ile birlikte İslam dünyasından konuklar ve çok sayıda partili iştirak etti. TV 5’ten naklen yayınlanan programda, Prof. Dr. Necmettin Erbakan ile Prof. Dr. Numan Kurtulmuş’un salona girmesi ile birlikte katlanarak büyüyen coşku görülmeye değerdi. “Fark var, Saadet var” pankartlarının açıldığı salonda, “Başbakan Kurtulmuş”, “Efsane Başbakan Necmettin Erbakan”, “Milli Görüş iktidara” sloganları atıldı. Yurtiçi ve yurtdışından ses sanatçılarının verdiği konserler geceye renk katarken, İslam dünyasından gelen misafir devlet ve düşünce adamlarının “Milli Görüş” ile ilgili konuşmaları büyük alkış aldı. Milli Görüş 40. Yıl Gençlik Gecesi’nde, yurtiçi ve yurtdışından katılan ses sanatçısı ve gruplar konser verdi. Gecede, Mehteran Takımı’nın konserinin yanı sıra video gösterileri de gerçekleştirildi.

İddia ve irade sahibi bir gençlik
Saadet Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş, ülkeler açısından gençlerin önemine değinerek, “Sevgili Milli Görüşçü gençler, bir ülkenin en önemli varlığının, topu tüfeği ve ekonomisi değil, kendisine güvenen, medeniyetine güvenen inançlı evlatları olduğunu sizler ispat ettiniz. Her biriniz ben varım ve ben varsam yeniden büyük Türkiye kurulacaktır dediniz. Sevgili gençler, ne garip tesadüftür ki bugün 28 Şubat 2009. İstanbul İl Teşkilatı’mıza yürekten teşekkür ediyorum. 28 Şubat 1997, Türkiye’nin tarihinde bugün o sürece destek verenlerin bile yanlış yaptık dedikleri bir süreçtir. Ancak onlara Basra harap olduktan sonra pişmanlığınızın ne faydası var diyoruz. Türkiye’de maalesef belli aralıklarla siyasete müdahaleler oluyor. Bütün sosyolojik tabanı olan partiler bir bir yok edildi. Darbeler, bu milletin yoksullaşması ve geri kalmasıyla neticelendi. Ancak 28 Şubat tüm darbelerden daha katıydı ve Türkiye’nin sosyolojisine müdahaleydi. O zamanlarda şehy efendi diye millete yutturmaya çalıştıkları kişiler şimdilerde esrar tüccarlığından gözaltına alınıyor. O dönemin tüm figürleri çıkıp itiraflarda bulunacaklar. Bu senaryolarla neler yapıldığını hep beraber gördük. Binlerce kızımız üniversitelerden kovuldu, binlercesi ekmeğinden oldu. Binlercesi gözaltına alındı. Tüm bunlar Türkiye’nin rotasını değiştirmeye yönelikti. Türkiye’nin en başarılı hükümeti baştayken bunlar yapıldı. Müdahalelerle Türkiye’nin yönü değiştirildi. Türkiye’nin yolunu çevirdiler ve önünü kestiler. Türkiye’nin en büyük partisi iş başından uzaklaştırıldı. Türkiye’nin demokrasi tarihi Erbakan’ı ve Refah Partisi’ni onur ve hayırla yad edecektir. Sayın Başbakan Erbakan, sonuna kadar direndi, halkın kendisine verdiği emaneti sonuna kadar korudu. Ancak hükümet, koalisyonun hançeri ile ordunun namlusu arasında sıkıştırıldı. Artık inşallah Türkiye’de bir daha 28 Şubatlar olmayacak. Herkes hatasını anladı. Bunları geçmişi kurcalamak için söylemiyorum. Birincisi, bundan sonra Saadet Partisi’ni herhangi bir ortağa muhtaç etmeden tek başına iktidara getirmek gerekiyor. Hocamızın o süreç içinde sonuna kadar direndiğini biliyoruz. Sayın Erbakan o süreçte kendisine yapılan büyük haksızlıklara rağmen milleti badirelere sürükleyecek, milletin güvenliğine halel getirecek hiçbir şey yapmadı. Hocamız, Refah Partisi’nin kapatılması bir nokta mesafesinde bile değildir diyerek, milletin güvenliğini korudu. İşte o sözün ne olduğunu şimdi anlıyoruz. Sayın Erbakan, kan kustu, kızılcık içtik dedi ve milleti badirelerin içine atmadı. Sayın Erbakan, aziz milletimiz adına, büyük sabır ve mücadelenizden dolayı bir kez daha size teşekkür ediyoruz” dedi.

Milli Görüşçü Gençlik modeli yaygınlaştırılmalı
Kurtulmuş, gençliğin problemlerine de değinerek, “Türkiye’de bugün 15–29 yaş grubunda 20 milyon gencimiz var. Ancak bu kadar büyük söze ve siyasi polemiklere rağmen maalesef gençlerimizin durumu göz önüne alındığında yol alınamadığını görüyoruz. Henüz Türkiye’de nüfusun tamamına ilkokul çağında eğitim verecek bir siteme sahip değiliz. Mevcut eğitim sistemi, 15 yaşındaki gençlerin yüzde 32’si okuduğunu anlamıyor, yüzde 52 si ise basit problemleri bile çözemiyor. Türkiye’de eğitimde fırsat eşitliği hala yok ve İmam-Hatip ve meslek liselerinin önüne engeller konmaya devam ediyor. Gençliğimizin büyük bir kısmı işsizdir. İş yok, aş yok, sağlık güvencesi, yok, söz hakkı yok, özgürlük yok ve bir de utanmadan Türkiye’nin geleceği gençlerdir diyorlar. Sadece sandıkta gençleri hatırlıyorlar. Gençler sadece oy deposu değil, bu memleketin istikbal umududur. Tüm darbeler bu memlekette genlerin depolitize edildiği bir süreç başlatmış ve gençler politikadan soyutlanmıştır. Çünkü gençlerin paydaş olduğu bir memlekette zorbalar asla işbaşında olamazlar. Türkiye’de gençlerin sadece yüzde 5 siyasetle aktif olarak ilgileniyor. Ancak şükürler olsun ki Milli Görüş gençliği var. Türkiye siyasetinin geleceğine sizler damga vuracak ve yanlış gidişata siz dur diyeceksiniz. Çünkü gelecek umudu olan gençlik ancak dünyaya yön verir. Çünkü hedefi olan gençlik sizsiniz. Şayet gençlikten şikâyetçiyseniz, o zaman Milli Görüş Gençliği modelini Türkiye’de yaygınlaştırmak zorundayız. Yeni bir genç tipinin nasıl olması gerektiğini şöyle özetleyebiliriz: İnançlı olan genç adamdır. Ahlaklı olan, bilgili, hikmet sahibi, irfan sahibi, özgüven sahibi olan bir gençtir Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu gençlik. Medeniyetine sahip çıkan iddia ve irade sahibi olan, eylem ve aksiyon sahibi bir gençliktir. İşte bu gençlik Milli Görüş gençliğidir. Allah sayınızı arttırsın. Bu gençler yetişmesin diye politikanın dışına itiyorlar. Gençleri günübirlik meselelerin içine sokuyorlar. Gelecek umutsuzluğunun içine sokuyorlar. Bunları planlı olarak yapıyorlar. Türkiye’nin ekonomik yapısını bozup milleti ekmeğe muhtaç hale getiriyorlar” şeklinde konuştu.

Fark var, Saadet var!
Kurtulmuş, 8 yıldır Türkiye aynı modelle yönetildiğine dikkat çekerek, “2000 yılının başından itibaren Türkiye’de 17. IMF protokolü imzalandı ve Türkiye’ye deli gömleği giydirildi. Memurun, sanayicinin, esnafın ve halkın alım gücü azaldı ve tezgâhı dağıldı. Herkes ve her şey borçlu hale getirildi. Devlet, belediye, özel sektör ve şahıslar borçlu. Yani önce bu milletin gençlerinin gelecek umudu borçla ipotek altına alınıyor ve tezgâhı dağıtılıyor. Buna da güçlü ekonomiye geçiş diyorlar. AKP ise Kemal Derviş’ten aldığı modeli aynen devam ettiriyor. Başbakan ümüğümüzü sıkarlarsa imzalamayacağız diyor. Ancak nefesinizi kestiler hala IMF’den vazgeçmiyorsunuz. Saadet Partisi var diye IMF ile anlaşma yapmayacağız diyorlar. Herkes akın akın Milli Görüş’e geliyor diye bunu söylüyorlar. Büyü bozuldu, Saadet’in yükselişi iktidar partisinin ve başbakanın kimyasını bozdu diyorlar. Bizim amacımız bağcıyı dövmek değil üzüm yemektir. Biz diyoruz ki, IMF ile anlaşma imzalamazsanız sonuna kadar arkanızdayız. Diyoruz ki, IMF anlaşmasını ola ki seçimden sonrasına bırakır ve bu milletin malını mülkünü kurda kuşa yem etmeye kalkışırsanız iki elimiz de yakanızdadır, nefesimiz ensenizdedir. IMF ile anlaşmayız diyorlar, ancak bir şey yapmıyorlar. Yapar gibi yapıp yapmıyorlar. Hükümetin bakanları Türkiye’nin İsrail ile stratejik ilişkileri artarak devam edecek diyorlar. Başbakan, bu milletin bilmediği bir şeyler varsa çıkıp açıklasın. Bu stratejik ilişkiler nedir ve niçin artacak? Millet anayasayı değiştirin diye oy veriyor, yapmıyorlar. Yerli ve küresel statükonun emrine giriyorlar. Oy almaya gelince maksimum oy alıyorlar, hizmete gelince minimum hizmet veriyorlar. Bunlar milletin istediği değişiklikler yapılsın diye iktidara geliyorlar. Ancak bunlar ben değiştim demekten bir türlü statükoyu değiştirmeye terfi edemiyorlar. Siz yüzde 47 ile bedel ödemeyeceksiniz de bu milletin yoksul evlatları mı bedel ödeyecek? Değiştim diye iktidara geliyorlar ama diz çöküyorlar. Milletin iradesiyle geliyorlar ama dışa bağımlı hale geliyorlar. Çözüm için geliyorlar, kavga üretiyorlar. CHP ve AKP kayıkçı dövüşünde. CHP irtica diyor, AKP ise oyları bölmeyin yoksa CHP gelir diyor. Bu soğuk savaş dilinden artık vazgeçilmelidir.

 

Siz eğer, 1960 model çatışmacı siyaset üslubunu kullanacak idiyseniz niye bu milletin önüne çıktınız da biz bunu değiştireceğiz dediniz. Siz değişimi de ayağa düşürdünüz. Emeği, ekmeği, adaleti, onuru, başörtüsünü, vicdanı ve en son sadakayı da ayağa düşürdünüz. Sevgili genç kardeşlerim, şimdi yeni ve farklı bir sese ve siyasete ihtiyaç var. Şimdi yeni ve farklı bir çıkışa ihtiyaç var. Şimdi yeniden milli görüşe ihtiyaç var. Sevgili gençler, seçime bir aylık bir süre kaldı, muktedir bir siyasetin adresi olarak bu memlekette iktidara yürümek için canla başla çalışacağız ve fark var, Saadet var diyeceğiz. Çünkü iddia ve irade sahibi olan biziz. Yeniden büyük Türkiye’yi kuracağız diyen başka kimse yok. O zaman çalışmak size düşüyor. İddia sahibine toplama, ihtiras sahibine ise dağıtmak düşer. Biz bu milletin dağılan parçalarını toparlamak üzere geliyoruz. Vermeyene vermek, sevmeyeni sevmek, gelmeyene gitmek büyüklük alametidir. Kime oy vermiş olursa olsun, herkesi Saadet Partisi’nin bayrağı altına çağırıyoruz. Saadet Partisi yerli ve millidir, antiemperyalisttir, özgürlükten ve adaletten yanadır, maneviyatçıdır. Bu koordinatlarda herkesi buraya bekliyoruz. Biz milletin emanetini kutsal saydık. Caymadık, yılmadık, yolumuzdan dönmedik. İhanet etmedik ve sözümüzden geri durmadık. Yolunu şaşırıp milletten uzaklaşıp milleti yarı yolda bırakmadık. Haksızlığa boyun eğmedik ve milletin safında durduk.

Şimdi, bir defa daha haykırıyoruz. Yanlış yapanla doğruyu söyleyen arasında bir fark var. Saadet kadar fark var. Bu farkı millete anlatma zamanıdır. Fark var, Saadet var. İktidarda bulunmakla muktedir olmak arasında fark var. Milletin dilini bilmekle milletin dilini anlamak arasında, omurgalı siyasetle ilkeli siyaset arasında, çatışmacı siyasetle yol gösteren siyaset arasında, maddecilikle manacılık arasında, tahakkümle özgürlük arasında, sömürüden yana olmakla adaletten yana olmak arasında, küresel güçlerin borazanı olmakla yeni bir dünya kurmak arasında, zalimin yanında yer almakla, mazlumdan yana olmak arasında, teslimiyetçilikle yeniden büyük Türkiye ideali arasında fark var, Saadet var! Rant belediyeciliği ile hizmet belediyeciliği arasında, mazeret üretmekle sorun çözmek arasında, yolsuzluğa bulaşmakla yolsuzluğa göz açtırmamak arasında, sana rağmen verilen kararla senin verdiğin karar arasında, sorunsuz yönetimle sorumluluk sahibi arasında fark var, Saadet var!” ifadelerini kullandı.

Editör: TE Bilisim