Türkiye bir şeyle öğünecekse harcadığı adamlarla övünebilir. Çünkü Türkiye'nin böyle bir mahareti var. 

6 Mayıs 1972'de Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını idam eden ülkemiz, İstiklal Marşı'nın yazarı, "Vatan Şairi" ve "Milli Şair” Mehmet Akif Ersoy'u sefalet içinde ölüme terk etmiştir.

Mehmet Akif'e 1 Haziran 1936 yılında 478 lira 20 kuruş emekli maaşı bağlanmıştır. Ödeme gecikmeli olarak Ekim ayında toplu olarak 2976 lira olarak ödenmiştir. 

Emekli cüzdanının son sayfasında “600 lira borç” ibaresi yazılıdır. Emekli maaşından 600 lira düşüldükten sonra kalanı ailesine verilmiştir. 

Mehmet Akif iki ay sonra 27 Aralık 1936'da 63 yaşında vefat etmiştir.

Osmanlı İmparatorluğu'nun külleri arasından çıkan bir diğer kıymetli insan da Nazım Hikmet'tir. Bu ülke ikinci bir Nazım yetiştirememiş ama yıkılan Osmanlı İmparatorluğu'ndan bize miras kalan Nazım Hikmet'iRusya'da vatana hasret bir şekilde öldürmüştür.

Nazım komünistti, “Beni Stalin yarattı” şeklinde beyanatları ülke aleyhinde radyo konuşmaları var diyebilirsiniz. 

Siz sizden olanlara sahip çıkamazsanız, birisi gelip sahip çıkar, elinizden alır. Nazım'ı da Ruslar elimizden almış ve ülkemizin yararlanmasını engellemiştir.

Başarı bizim değil, Ruslar'ındır...

Osmanlı İmparatorluğu başka ülkelerin çocuklarını devşirerek kendine hizmetkar yaparken, biz kendi elimizdeki yetişmiş, kendi çocuklarımıza sahip çıkamamış elimizden kaçırmışız.

"Nazım komünistti, devlet düşmanıydı." 

Buna da kabul diyelim!

Peki, Necip Fazıl soldan sağa geçmiş, ciddi bir kalemdi. O'nu neden zindanlarda çürüttük?

Necip Fazıl için söyleyebileceğiniz bir şey var mı?

Yok!

İkisi de deha bir şair ve edebiyatçı. Biri sağdan, biri soldan. Biri gurbette çürümüş, diğeri hapiste...

Necip Fazıl'a da vatan haini diyemezsiniz...

Aynı dönemde Bediüzzaman Said Nursi gibi, Asrın Alimi bir dehayı da hapislerde, sürgünlerde çürüttük.Türk Milleti'ne fayda vermemesi için elimizden gelen herşeyi yaptık...

68 kuşağı gibi idealist bir kitleden, üniversite öğrencilerinden teröristler çıkardık!

Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan babalarının evinden ayrılırken terörist olarak çıkmamıştı. Ülkenin o yıllardaki gidişatına karşı farklı fikirler ortaya koymuş ve fikirlerini anlatmak için idam sehpasına kadar gelmişlerdi.

Dünyada üniversite öğrencilerinden terörist çıkarabilen kaç ülke vardır? 

Amerika ve Avrupa Üniversitleri'nden bilim adamı çıkar, bizim üniversitelerimizden terörist!

Bunun sorumlusu Türk Milleti değil... Bunun sorumlu devlettir. 

Baba ocağından kopup gelen çocuklara doğru eğitim verilmiş olsaydı, üniversiteler bilim adamı yetiştirecekti. Ama biz Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan gibi gençleri devlete başkaldırdı diyerek idam ettik!

O günlerin en dikkat çekici olayı, TBMM'deki idam oylamasına merhum Alparslan Türkeş ve Necmettin Erbakan'ın katılmamasıdır.

Bir diğer dikkat çekici olay da, Deniz Gezmiş'in mahkemedeki savunmasıdır. 

Deniz Gezmiş, mahkeme heyetinin ve namluların gölgesinde fikirlerini açıkça ortaya koymuş, kimseden çekinmemiştir.

Sonuç olarak iki arkadaşıyla birlikte 6 Mayıs 1972'de idam edilmişlerdir.

Deniz Gezmiş'in idam konusundaki görüşleri de mükemmeldir; “Ben sadece bedenen öleceğim. Fikirlerimiz yaşayacak.”

1972'den 2014'e 42 yıl geçti, Deniz Gezmiş'in arkasından gidenlerin sayısı azalmadı, arttı.

Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının ideali hala canlı ve taze bir şekilde gönülden gönüle dolaşıyor.

Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idam edilmesi 1980 ihtilalinin bir hazırlığıdır. İdamlar ülkedeki kutuplaşmayı körüklemiş, aradaki fikir ayrılıklarını şiddete dönüştürmüştür. 

1980 ihtilali, ülkedeki kardeş kavgasının körüklenmesi neticesinde kılıfına uydurularak yapıldı. 

O dönemde sağcılar da feda edildi, solcularda... Sağcılar da, solcular da bu memleketin çocuklarıydı. 

Osmanlı gerçek anlamda bir dehaydı. Çünkü, Osmanlı başka milletlerin çocuklarını kendisine hizmetkar yapmayı başarmıştı, biz kendi çocuklarımıza sahip çıkamadığımız gibi, cesurca feda etmekten de çekinmiyoruz.

O günler geride kaldı. Osmanlı'dan yeni Türkiye'ye geçiş günleriydi. "Kavgada yumruk sayılmaz" denilerek hatalardan ders almak yerine, savunma pozisyonu alınabilir.

Peki, 2014 yılında 160 ülkede 'Türk Okulu' açan, Türk ve İslam Kültürü'nü dünyaya anlatan FethullahGülen'e ve Hizmet Hareketi'ne karşı yapılanlar ne anlama geliyor?

Ahmet Davutoğlu gibi, ararsak buna da bir kılıf bulabiliriz!

Fethullah Gülen'i 'Askeri Cunta' Türkiye'den kaçırıyor, sivil vesayet aynı şartlarda geri getirmeye çalışıyor. 

Değişen ne? 

Değişen hiçbir şey yok. 

Bugün Kırım'da Hizmet Hareketi'nin okulları var, Türk devletinin bir tek sözü bile yok...

Kırım, doğrudan Rusya'ya katıldı biz izleyemedik bile...

Türkiye'de en güzel yaptığımız iş, adam harcamak. 

Rahmetli Özal, bir dönemin harcadıklarını ülkeye getirmeyi başarmış büyük bir devlet adamıydı.

Tayyip Erdoğan da Özal'ın izinden gidiyor! 

Özal yapıcı olarak ülke insanına sahip çıkıyordu, Erdoğan ise, yıkarak devlete hizmet ettiğini sanıyor...

Dün Deniz Gezmiş ve arkadaşlarına yapılan neyse, bugün de Fethullah Gülen ve Hizmet Hareketi'ne yapılan odur...

Bu ülke kendi içinden çıkan deha insanların, kahramanların kıymetini bilmiyor...

Belki de bilmek istemiyor...

Kim kazanıyor, kim kaybediyor? 
Bu yanlış stratejinin kazananı biz değiliz. 
Kaybedeni ise ülkemiz... 

"Askere ve polise silah çekmedim" diyen Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını idam eden bir ülkeyiz. 

Esas kafa yorulması gereken nokta burası değil mi?


İstanbul Times / Yusuf İnan  


Editör: TE Bilisim