Yalıda doğup, sokaklarda geçen yıllardan Derviş Baba'ya nasıl geldik?

Ekonomik olarak rahat bir ortamda büyüdüm. Ama gençlik yıllarımdan itibaren çevremde gördüğüm adaletsizliklerden ötürü yetmişli yıllarda yasadışı sol bir örgüte katıldım. Militan oldum. Zenginden alıp, fakire dağıtıyorduk.

İstanbul Times Haber Merkezi / Çağla Pekgüleç

Bir tür Robin Hood hayatı mı yaşadınız o yıllarda?

Yetmişlerde bazı evlerde ampül yoktu. İnsanlar mum ışığında oturuyordu. Cami minarelerinden ampul çalıp, insanlara dağıtırdık. Piyasada kalp ilacı yoktu. İlaç çalıp, ihtiyacı olanlara dağıtırdık. Ben Etiler'de oturuyordum, arka mahallemiz Karanfilköy’dü. Gıda kamyonlarını soyup, o mahallelere gıda götürürdük.

Sekiz buçuk ay mezarlıkta yaşamışsınız korkmuyor muydunuz?
 

Ölülerden ne korkacaksın, yaşayanlardan kork! Tabii bu arada okumaya devam ediyorum. Sekiz buçuk ay böyle devam etti. İçkim, sigaram, gazetem, kitabım hep geliyordu ama kimin getirdiğini bilmiyordum. O kış inanılmaz kar yağdı. Ben en uçtaki mezardayım, yanım uçurum, bana tek gelen yol var. O yolda karda ayak izi yok, kedi, köpek izi bile yok. Ama benim içkim, sigaram sürekli geliyor. Sanki ilahi bir güç bana bunları getiriyor. Ve şunu anladım, sekiz buçuk aydır ben buradayım, hiç aç kalmadım. Peki neden korkuyorum? Anladım ki korkular sanal, onları ben yaratıyorum. Yaşadığım dünyada, çocukluktan beri her şeyi yüklenmişim ben. Hep kazanmam gerektiği öğretilmiş. İnsanlara hoş görünmek, onları kazanmak, başarılar kazanmak, sonra para kazanmak...

Mezardan çıkınca hayatınız nasıl değişti?

Hemen tedavi oldum. Ondan sonra geleni kabul ettim. Çünkü kimin gönderdiğini biliyordum.

Neydi sizi etkileyen?

İstanbul'da hangi lokantaya gidersen git, paran olmadan da karnın doyuyor. Ne istiyorsan getiriyorlar. Aç kalmıyorsun. Ama sonra kardeşlerim beni yakaladı, doktora götürdüler. Tahliller sonucu siroz olduğum ve içmeye devam edersem bir sene içinde öleceğimi söylediler. 'Eyvallah' deyip Aşiyan Mezarlığı’ndan bir mezar aldım. İçine sünger yatak atıp, o mezarda yaşamaya başladım. 8.5 ay orada içtim ve düşündüm.

Tamamen ateisttim. Bana her zaman içki, yemek ve temiz çamaşır getirildi. Ama kim getiriyordu bilemiyordum. Bir gün bir ayet dudaklarımdan döküldü. 'Karanlık gecede karanlık kuyunun dibindeki ayağı kırık karıncanın rızkından biz sorumluyuz.' Ateist girdiğim mezardan sufi olarak çıktım. Korkularımı oraya gömdüm.

Derviş Baba'ya nasıl geldik?

Yeterince maddi hayattan tatmin olunca İstanbul'un en geri kalmış yerlerinden Balat'a geldim. Yaşar abiyle tanıştım. Çay ocağından odunla kovalanan bir deliydi. Arkadaş olduk. Sonra mahallenin diğer delilerini tanıdım. 18 deli vardı. Balat'taki kahvehane ilk onlarla kuruldu.

Nasıl etkinlikler yapılıyor?

Burada ücretsiz dersler veriliyor. 423 aileye düzenli yardım yolluyoruz. 150 öğrenciye burs veriyoruz. Müzik dersleri, yabancı dil eğitimi, okuma yazma derslerinin tamamı gönüllüler tarafından veriliyor.

Editör: TE Bilisim