İstanbul Times Yayın Grubu Başkanı Gazeteci Yazar Hüseyin Çetiner ve Çağla Pekgüleç eğitimci Yunus Çiftçi’ye hain darbe girişiminin 1.senesinde Darbe girşimi ile alalakalı sorular sordu. 

Yunus bey ülkemizde bir sene önce 249 vatandaşımızın Şehit olmasına ,2 binden fazlasının da yaralanmasına neden olan Hain bir darbe girişimi atlattık.  Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatları doğrultusunda bu sene 14-15 ve 16 Temmuz tarihlerinde ilçe merkezlerinde demokrasi nöbetleri tutulacak ve şehitlerin Ruhuna hediye edilmek üzere Kur’an okunacak bir eğitimci olarak bu konularla alakalı neler düşündüğünüzü merak ediyoruz.

Dediğiniz gibi ne yazık ki hepimizin yüreğini acıtan 15 Temmuz 2016’da talihsiz  bir darbe girişimi yaşadık.

Öncelikle Rabbim bu ülkeye, bu memlekete bir daha böyle acılar göstermesin. Bizden sonra gelen nesillerin hali hazırda kendi ülkesi ile alakalı kendi milleti ile alakalı öyle tahlihsizlikleri böyle üzücü olayları tecrübe etmemesi öncelikli temennimiz.  Ülke olarak  bu zor sürece sebep olan insanların unutulmaması adına her yıl bu tarihlerde bütün sivil toplum örgütlerinin,devletin vatandaşın milletin duyarlı olması ve bunları unutturmaması gerekir ki bunlar bir daha başımıza gelmesin.  Her sene 15 Temmuz’da yapılan bu çirkin eylemin unutulmamsı için mutlaka etkinlikler yapılmalı.

Bu sene 14-15 ve 16 Temmuz tarihinde meydanlarda tutulacak demokrasi nöbetlerinde hepimizin üzerine düşen bu duyarlılığı sonuna kadar göstermek ve ülkemizde bir daha  böyle üzücü olayların gerçekleşmemesi adına birey olarak kurum olarak sosyal tepkimiz anlamında hepimize düşen bunu desteklemek ve bir daha böyle şeylerin yaşanmasına izin vermemek adına duruşumuzu göstermeliyiz diye düşünüyorum.  Bu konuda hepimiz acı çekiyoruz hepimiz bunun bedellerini ödüyoruz. 249 şehidimiz,2 binden fazla gazimiz bunların aileleri bunlarla birlikte o gece bu acıyı yaşayan insanlar ve bu acıyla beraber olgunlaşacak olan nesiller var. Bir günle iki günle bir yılla iki yılla geçecek olan bir şey değil. Bu nedenle temenni ediyoruz ki hepimizin sağ duyusu ile hepimizin bu konudaki dik duruşu ile ülkemizde bir daha böyle talihsizliklerin yaşanmaması.. en büyük temennimiz üzerimize dülenleri yapmak diye düşünüyorum…

Malum yapının içinde olduğu öğüt 15 Temmuz’dan önce Türk Eğitim sistemi içinde önemli bir yere sahipti. Bu yapının Türk Eğitim sistemine verdiği zararlar konusunda neler söylemek istersiniz ?

Aslında bizim gibi bir çok özel eğitim kurumunun bu  yapının sahibi olduğu kurumlar ile daha önceden de sıkıntılarımız vardı.

Biz hem kurum hem de şahış olarak bu yapı ile öncesinde de üzüldüğümüz ve sıkıntılarını yaşadığımız problemlerimiz vardı.  Hem kurum anlamında hem eğitim anlamında hem ülkenin geleceği anlamında  baya sorunlar vardı. Bu olumsuzluğu sadece Tomurcuk olarak biz değil diğer cemaat dışı bütün kurumlar yaşadı.

Bildiğiniz üzere eğitim sektöründe ciddi ağırlıkları vardı ve onların olduğu alanda rekabet etmek eğitim sektöründe kolej sektöründe dershane sektöründe ki bütün kurumlar ve kurucular açısından  çok zordu.

Zira bir karanlığa kurşun sıkar gibi insanların sayısal sonuçlarla , somut sonuçlarla rekabet etmediği ve işin ucunu dini figürlere dayandırarak bu işi akademik ve net hedeflerden ziyade bir dünya görüşüne dayandırıldığı zaman öyle ya da böyle özellikle bizim ülkemizdeki insanların manevi ve İslami konulara hassasiyeti bilindiği  için istismar anlamı vardı.

Örneğin şunu açıkça söyleyebilirim. Tomurcuk Eğitim Kurumları olarak akademik anlamda yarışma sınavlarında bireysel ve toplu başarılarda her zaman önde olmamıza rağmen çocuklarla öyle ilgileniliyor, böyle ilgileniliyor yatıya kalınıyor gibi sebeplerle yine her zaman önemli bir kitle bu algı yönlendirmesinden dolayı ne yazık ki oraya gidiyordu.

Diğer bir konu ise kurumların gelişmesini ve anlayışın bilimsel temeller üzerine dayanmasının önündeki en büyük engeldi. Hem ekonomik anlamda hem de toplumsal destek anlamında o günlerde eğitimin tek temsil edildiği buna milli eğitimdeki eğitim de dahil yapı orası gibi algılanması bir ülke adına ciddi şekilde talihsizlikti. Eğitim bilimsel temeller üzerine oturtulmalı. Bir ülkenin manevi değerleri, eğitim sistemi , milli eğitimin açıkladığı programlar çerçevesinde çizilmiş belli konular.. bunların bu mecradan çıkarılarak cemaatler vakıflar ya da benzeri yapıların güdümüne girdiği zaman 80 milyonluk bir ülkenin 2017 yılının bilimsel gerçeklikleri ile bakıldığı zaman düşünen sorgulayan, kendi ayakları üzerinde durabilen rekabet edebilen, eleştirebilen bir nesil yetiştirme şansımızda ne yazık ki yoktu.

Bu süreçler ülkemizdeki herkese ciddi bedeller ödetti. Bir eğitimci olarak ümidim ve temennim odur ki bu bedelini ağır ödediğimiz olaylardan ülkemizin eğitimi, eğitime bakış açısı ve eğitimin sağlam temellere bilimsel temellere oturması anlamında bu sürecin avantaja dönüştürülmesi.

Bu sürecin normal olması gereken düzeyine çekilmesi noktasında bir şans olmasını hem bir eğitimci olarak, hem bir yatırımcı olarak hem bir vatandaş olarak aynı zamanda bir baba olarak çok önemli buluyorum. Çok arzu ediyorum. İnşallah bu olumsuz sonuçlardan doğru çıkarımlar yapar, bundan sonra daha sağlıklı sonuçlar üretebilecek bir süreç görmek hepimize nasip olur..

Yunus bey Hükümetin bu yapı ile yaptığı mücadele ile alakalı neler söyleyeceksiniz ?

Sizinde bidiğiniz gibi bu çok kapsamlı ve zor bir süreç. Ayıklanması,etkilerinin tümüyle atılması dünden bugüne kolaylıkla yapılabilecek olan bir süreç değil. Dolayısıyla bu görev sadece hükümete de düşmememli. Vatandaşa bireysel olarak iş düşmeli. Az önce de ifade ettiğim gibi herkes bu işten zarar gördü. Hükümet tüm imkanlarıyla her şekilde tüm birimleriyle mücadele ediyor, elinden geleni yapıyor. Bunu insanlar gördükleri için arkasında duruyor. Ancak bunların yine de kısa öncelikli olarak adli olaylardan bunların eğitimsel sonuçlarına kadar kısa orta ve uzun vadede her sürecin kendi riskleri doğrultusunda kalıcı sonuçlar üretebilecek şekilde bu mücadelenin kısa sürede olmasını ve ülkenin Milli Eğitim Bakanlığı dediğimiz, milli olarak bu ülkenin değerleriyle örtüşen bu yapısına ulaşana kadar mücadelenin devam etmesi ve burda hükümetinde yalnız bırakılmaması gerekir.

Ben şahsen bu mücadelenin en üst düzeyde verildiğine ve bundan sonra da devam edeceğine kararlılıkla üzerine gidileceğine gönülden inanıyorum.

Son olarak izleyenlerimize, okurlarımıza ve takipçilerimize neler söylemek istersiniz.

Eğitim olmazsa olmaz bir süreç… hepimizin bizden sonraki nesiller anlamında hem çocuklarımız hem ülkemizin geleceği anlamında hepimizin üzerine düşen görev doğru tercihler yapmak. Hiçbir eğitim kurumuna olumsuz bakmak, eleştirel bakmak kötü demek mümkün değil. Ancak yinede bu süreç içerisinde her velinin her öğrencinin sosyal kültürel akademik anlamdaki eklentilerine uygun okulları eğitim kurumlarını doğru araştırması bilinçli tercihler yapması ve bu tercihleri yapmadan önce beklentileri konusunda he çocuğunun hem ailenin beklentileri konusunda yaptıkları tercihlerin dayandığı güçlü argümanlarla bu süreci atlatması en önemli unsur.

Ülkemiz eğer muassır medeniyetler seviyesine ulaşacaksa biz ülkemizdeki  bu tip talihsiz darbe olaylarını yaşamak istemiyorsak biz ülkemizin dünyanın bütün güçlü ülkeleriyle başarılı bir şekilde mücadele edebilmesi için kendisini geliştirebilmesi için bir eğitimci olarakta bir insan olarakda bir va

tandaş olarak da benim en güçlü savunduğum unsur iyi yetiştirdiğimiz iyi eğitim verdiğimiz nesiler bunu başarabilir.

Eğitim olduğunda sağlık bilinçli beslenmeden sağlık konusuna, eğitim olduğunda adalet konusuna, eğitim olduğunda yönetim konusuna değerlerini koruma konusuna kadar her şeyin üstesinden gelebiliriz.

Asla vazgeçmememiz, asla pes etmememiz gerekir. Bizim yaşadığımız sorunlardan, bizim yaşadığımız problemlerden çocuklarımızın mümkün mertebe etkielenmesi ve iyi eğitim alması haklarının hiçbir zaman ikinci plana atılmaması gerektiğini düşünüyorum.. işin başı eğitim.. her şey eğitim…

Kaynak: İstanbul Times Haber Ajansı (İTHA)

Editör: TE Bilisim