Türkiye'deki kronik krizin en temel nedenlerinden biri, ilk gruptakilerin, yani Kemalistler'in seçilemez oluşları. Vatan'ın haberine göre; AKP'ye genel seçimlerde iki kez yenilen Kemalistlerin iktidara gelebilmek için askeri kışkırtmaktan başka bir stratejileri yok gibi görünüyor.

İşte o yazı;

Avrupa'da sık sık, Türkiye'nin gerçek kimliğini belirleme mücadelesi içinde olduğu söylenir. Oysa asıl sorun AKP'ye etkin bir muhalefet olmaması. Bu olmadığı sürece Türkiye bir krizden bir krize sürüklenecek.

Cumhuriyet mitinglerinin ardından gelen seçimlerde Türkler generaller yerine demokrasiyi seçti... Bu Türkiye için 1981 yılında başarısız darbenin ardından 1982'de sosyalistler'i büyük çoğunlukla iktidara taşıyan İspanya'nın Franco'nun gölgesinden kurtulması gibi olmalıydı. Ancak Kemalistler ertesi yıl AKP'yi kapattırmak için bu kez de mahkemeye gittiler.

Erdoğan'ın artan popülizmine karşı getirilen eleştiri reform hareketini yaymak için altın bir fırsatı kullanmamaış olması. Ancak Türkiye'de birçok partide de görülen "şımarma hakkı", AKP'de de "Biz kazandık şimdi sıra bizde" şeklinde görülüyor.

Muhalefet iktidara gelmek için mücadele etmekteki tembelliği, artık seçim kazanamaması nedeniyle ordu ve mahkemelere başvuruyor. Ancak muhalefet partileri gerçek partiler değil. büyük egoya sahip ama küçülen tarikatlar gibiler.

Atatürk'ün CHP'si yaşlanmış ve liberallikten uzak deniz Baykal yönetiminde dümensiz bir kalıntı gibi. Ve genç Türkiye'ye çekici gelmekten çok uzak.
Peki liberal Türkiye Erdoğan'ın AKP'sinin karşısına kimi çıkaracak? Bazı kişiler, bu ismin TDH lideri eski Kemalist ve Şişli belediye başkanı Mustafa Sarıgül olabileceğini düşünüyor. İhtiyaçları olan şey laik, liberal ve sosyal demokrat güçleri seçilebilir bir parti çatısı altında toplamak.

Atatürk Türkiye Cumhuriyeti'nin Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkıntılarından kurdu. Erdoğan AKP'yi yaratırken Türk islamcılığının enkazının ötesine baktı. Türk merkez solu da Erdoğan gibi yapmalı ve herşeye yeniden başlamalı.
Financial Times yazarı David Gardner, AKP'nin bir kez daha askerlerle kavgaya tutuştuğunu beliretek, bunun 2002'de AKP'nin iktidara gelmesinden hemen sonra başlayan iktidar mücadelesinin ötesinde bir şey olduğunu belirtti ve sol muhalefeti eleştirdi.

Bu, neo-İslamcılarla laikler arasında bir savaş hatta, yeni bir anayasa krizinden de öte birşey. Bu iki rakip düzen arasında; kendilerini Atatürk'ün laik ve cumhuriyetçi mirasının bekçileri olarak gören geleneksel şehirli seçkinlerle, Anadolu'nun muhafazakar ve dindar gelenekleriyle modern ama Müslüman orta sınıfı bir araya getiren yeni AKP düzeni arasında cereyan eden bir savaş. Bu kronik krizin en temel nedenlerinden biri, ilk gruptakilerin, yani Kemalistler'in seçilemez oluşları. AKP'ye genel seçimlerde iki kez yenilen Kemalistlerin iktidara gelebilmek için askeri kıskırtmaktan başka bir stratejileri yok gibi görünüyor. Avrupa'da sık sık, Türkiye'nin gerçek kimliğini belirleme mücadelesi içinde olduğu söylenir. Oysa asıl sorun AKP'ye etkin bir muhalefet olmaması. Bu olmadığı sürece Türkiye bir krizden bir krize sürüklenecek.

Atatürk Türkiye Cumhuriyeti'nin Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkıntılarından kurdu. Erdoğan AKP'yi yaratırken Türk İslamcılığının enkazının ötesine baktı. Türk merkez solu da Erdoğan gibi yapmalı ve herşeye yeniden başlamalı.
 

Editör: TE Bilisim