CHP lideri Deniz Baykal için zor bir yazı daha.. Vatan yazarı ve CHP eski milletvekili Zülfü Livaneli'den sonra Yargıtay Onursal Başkanı Sami Selçuk da Baykal'ı hedef aldı.

Kürt açılımına ve hükümetin izlediği politikaya şiddetle karşı çıkan Baykal'a, Star gazetesindeki köşesinden açık mektup yazdı.

"Değeri yaşıtım" diye bahsettiği Baykal'a ılımlı bir üslupla "kapıları kapatma" çağrısında bulunuyor. Edebiyattan dünyadan ve ünlü şahsiyetlerle süslendirdiği yazısında öne çıkan sözler şunlar:

-Tarih, Lyotard’ın dediği gibi, ilk günahtan bu yana insanın özgürleşmesi yönünde gelişmiştir. Biz Türkler de, elbette bu tarihin dışında, tarih dışı bir toplum değiliz.

Zülfü Livaneli ne demişti?

Bugün Türkiye “fikir mi önemli, yoksa söyleyen mi” sorusuna cevap vermeye uğraşıyor.

Yıllardır savunduğunuz fikirleri bir gün karşıtınız söylediğinde ne yapacaksınız.

Temel fikirlerinizden vazgeçecek misiniz? Yoksa karşıtınıza bu söylediklerin doğru mu diyeceksiniz.

Gerçek solun bu ülkede yıllardır savunduğu, uğruna bedel ödediği kavramları bugünün iktidarı dile getirdiğinde onlara karşı mı çıkılır, yoksa o kavramları dile getiren tutum desteklenir mi?

Esas soru bu

                             ---------------------

 -Giordano Bruno’nun “karşıtların birliği/çakışması” (coincidentia oppositorum) düşüncesi Heraklit’ten bu yana toplumlara çeki düzen vermekte. Aristoteles’in “en büyük uyuşmalar, karşıtlıklardan doğar” sözü sürgit geçerli.

Kimileri bunları beğenmeyebilir, hatta görmezlikten gelebilir. Ama toplumsal yasalar kimseyi dinlemez. Bize karşın hükmünü yürütür onlar.

Bize düşen en az hasarla ilerlemek.

                                   ---------------------

-Bu nedenle gelin, en iyisi diyalektik ve diyalojik yöntemleri işletin. En karşıt ve uç görüşte duran insanlarla yüzleşin. Söyleyeceklerinizi yüzlerine karşı söyleyin. Onların söyleyeceklerini de dinleyin ve değerlendirin. Onları sorgulama sağanağına tutma fırsatını kaçırmayın. Görüşlerini didikleyin. “Hamama girenin terlediğini”, “herkesin kendi çarmıhını sırtında taşıdığını” ne siz unutun, ne de onlar unutsunlar. Yararını göreceksiniz.

Belki siz de, görüşmediğiniz insanlardan bir şeyler öğrenebilir, bir çıkış yolu bulabilirsiniz.

Ama görüşmemekle, yüzleşmemekle bu yararlara kapıyı kapatmış olacaksınız.

Yazık değil mi?

                               ---------------------

-Biliyorsunuz, Sokrates kendisini öldürecek zehir hazırlanırken bir flüt parçasını öğrenmeye çalışıyordu. “Bunun neye yararı olacak?” diyenlere şu yanıtı vermişti: “Ölmeden önce öğrenmeme”.

                         -------------------------

-2000’de bir konuşma yapmak için Diyarbakır’a gittiğimde sorunun çapını anlamıştım. Üç büyük salonda beni dinleyen insanların gözlerinde, özgürce kendi kalabilme haklarının ve umudun yanıp sönen kıvılcımlarını gördüm.

Haklıydılar.

                               ---------------------

-Eğer sorumlu bir siyasetçi olsaydım, bu yanlışlardan dolayı halkımın önünde göğsümü gere gere devletim adına özür dilerdim.

Birilerine yaltaklanmak için değil, çözümü kışkırtmak ve devletimin gücünü ve büyüklüğünü ele güne kanıtlamak için.

Şimdi hem tam demokrasi zamanı, hem de kırılanları onarma, ezilenlerin gönlünü alma zamanı, Sayın Baykal.

Ortam elverişli. Kimilerinin bu ortamı görmezlikten geldiği günlerde Türkiye; içleri alev alev yanan acılı anaların, şehitlerin anaları Nihanlar ve Akgüller ile dağda ölenlerin anaları Hayriyeler ve Sakinelerin kucaklaşmalarına, barışın simgesi ak başörtülerini takas edişlerine tanık oluyordu.

Bu fırsat kaçırılmamalı.

Doğan çözüm umudu engellenmemeli.

Beklentiler karabasana dönüştürülmemeli.

Saygılar, sevgiler değerli yaşıtım.

Editör: TE Bilisim