İçinde bulunduğumuz toplumun kültür yapısını bilimsel verilere dayalı olarak inceleyen, tarihi seyir içinde çeşitli kültürlerin birbirleriyle etkileşimlerini, her tür inanç, din, dil, ırk gibi faktörlerin bu oluşum içindeki rollerini izleyerek akademik çalışmalar yapan ve yayınlayan İstanbul Aydın Üniversitesi Toplumsal Araştırmalar Uygulama ve Araştırma Merkezi (TARMER), Türkiye’de bir ilki gerçekleştirerek üniversite çatısı altında Alevi Çalıştayı düzenledi. “Alevilik ve Aleviler” konusunda akademik ve entelektüel insiyatif alarak, üniversitelerin rolünü güçlendirmek ve sürekli gündemde olan Alevi sorununu daha da karmaşık bir boyuta çekmek yerine, sorun çözme yöntemlerini geliştirmeyi ve tıkanma noktalarını deşifre etmeyi amaçlayan Alevi Çalıştayı, Akademisyenleri, Gazeteci-Yazarları, Alevi Bektaşi Merkez Başkanlarını ve konusunda uzman birçok ismi bir araya getirdi. Diyanet İşleri Başkanlığı Stratejik Araştırma Daire Başkanı Dr. Necdet Subaşı, Zaman Gazetesi Yazarı Ali Bulaç, Alevi Vakıfları Federasyonu Başkanı Doğan Bermek, Dünya Ehli Beyt Vakfı Başkanı Fermani Altun, İstanbul Ticaret Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Hatemi, Türkiye Birlik Partisi Eski Başkanı Mustafa Timisi, Hacı Bektaş E. Bld. Bşk.- Hacı Bektaş Veli Kültür Der. Bşk. Nafiz Ünlüyurt, İstanbul Aydın Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Dr. Mustafa Aydın ve Rektör Prof. Dr. Yadigâr İzmirli katılımcılar arasında yer aldı.

Alevilik ve Aleviler konusunun akademik düzeyde ele alındığı ve iki gün süren toplantıda, moderatörlüğü TARMER Başkanı Prof. Dr. Mustafa Saim Yeprem üstlendi. Sonuç Bildirgesinin açıklandığı Basın Toplantısında bir üniversite çatısı altında Hükümetten sonra neden çalıştay düzenleme gereği duyduklarını açıklayan Yeprem, sorunun akademik olarak ele alınması gerektiğini, Hükümet tarafından, geçtiğimiz yıllarda gerçekleştirilen çalıştayların, sorunun kavranması ve daha soğukkanlı bir iklim içinde ele alınması açısından yeni imkânlar yarattığını, kamuoyuyla paylaşılan raporda Alevi hissiyatının bütün çeşitliliğiyle yansıtıldığını fakat bununla birlikte Alevilerin belli başlı sorun ve taleplerinin sadece rapor kayıtlarıyla sınırlı kalmasının hayal kırıklığı yarattığını söyledi.

Katılımcılar Basın toplantısında, inanç ve düşünce özgürlüğü konusunda; ilgili gruplar başta olmak üzere devlet ve hükümetler de, demokratik çerçeveler içinde yeniden yapılandırılmalı ve toplumun eşitlikçi bir temelde buluşmasının yolları açılmalı ve genişletilmelidir” diyen katılımcılar Alevilik ve Aleviler konusunda Devletin gerekli çalışmaları yapması gerektiğini belirterek, inanç özgürlüğü konusunda herkesin eşit haklara sahip olduğunu herkesin dilediği gibi ibadet edebilmesi gerektiğini ve Devletinde buna olanak sağlaması gerektiğini belirttiler.

Din-devlet ilişkilerinin inanç gruplarını mağdur edecek düzeyde yapılandırılmış boyutları sorgulanması konusunda fikir birliğine varılan çalıştayda, Alevi sorununun doğrudan Aleviler arasında konuşulup halledilmesi gereken boyutları olduğu olduğunu, öncelikle Alevilerin bir araya gelerek ortak bir payda oluşturması gerektiğini ve bu ortak düşünce üzerinden taleplerin devlet tarafından karşılanması gerektiğini söylediler.
Çalıştay Sonuç bildirgesinde öne çıkan başlıklar ise; “Alevilerin mevcut tedirginliği, yerel ve küresel ölçekte ortaya çıkan kimi ekstrem örnekler üzerinden ilerlemektedir. Bu tür korkuları besleyen süreç ve olgulara karşı müteyakkız olmak gerekir. Alevi bilgi dünyasının geliştirilmesine acil ihtiyaç vardır. Bu amaçla başta üniversiteler olmak üzere her düzeyde derinlikli/geliştirici araştırma birim ve merkezlerine gereksinim daha da artmıştır. Alevilerin sosyal devlet yapısı içinde kendilerini kuşatılmış ve mağdur sayan algı düzeni ele alınmalı ve bu konudaki tedirginlikler hızla ortadan kaldırılmalıdır. Aleviler İslam geleneği içinde kendi dini ve kültürel koşullarını inşa eden tarihsel bir topluluktur. Ne Aleviliğin, Sünnilik Ne de Sünniliğin, Alevilik üzerinden tanımlanması kabul edilebilir. İnanç guruplarını kendi dini gerçekliği içinde ele almak sağlıklı bir tercih olacaktır. Cem evlerinin statüsünün her hâlükârda sağlanması gerekir. Cem evlerinin konusunun ele alınış biçimi her şeyden önce iyi niyet, empati ve insan hakları temelinde olmalıdır. Nevşehir Üniversitesi’nin adının değiştirilmesi ile birlikte Hacı Bektaş Veli Üniversitesi bünyesinde bir araştırma merkezi de kurulmalı ve böylece sahici/gerçekçi hedefler doğrultusunda Alevi kimliğinin referans dünyası açığa çıkarılmalı, yeni birtakım sorunların çözümünde ciddi bir akademik mecra olarak seferber edilmelidir. Alevi sorununun ele alınmasında hem Aleviliğin gelenekli kurumlarının hem de yerel ve küresel insani kazanımların dikkate alınması, bu coğrafyada barış içinde yaşama kaygısı güden vatandaşların ortak hedefi olarak kabul edilmektedir” şeklinde oldu.
 
Editör: TE Bilisim