28 ŞUBAT SÜRECİNİN UTANCI OLAN İŞKENCELER ZAMAN AŞIMIYLA KARŞILIKSIZ KALMASIN

Bilindiği gibi 12 Eylül 1980 ve 2002 yılı arasında yaşanan işkence vakaları dünya çapında Türkiye aleyhine kullanılmıştı. O dönemde mağdurlar şikayetçi dahi olamadılar, cesaret gösterip şikayetçi olanların çoğu da haklılıklarını hukuken ispatlayamadı. Dönemin kimi yargı mensupları da işkenceyi koruyan kararlar vermeleriyle bilindiler.

Türkiye’de “olağan” görülmeye başlanmış olan işkence ve kötü muamele suçlarında AK Parti hükümetiyle birlikte azalmalar yaşandı ancak işkence davalarının sonuca ulaşmasının önünde hala büyük engeller var.

"ZAMANAŞIMI" işkence davalarını sonuçsuz bırakan ve işkencecileri cesaretlendiren konuların başında geliyor. Ki aslında işkence davalarındaki zaman aşımı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine de aykırı.

Genelde bütün suçlar zamanaşımına uğruyor ancak işkence ve kötü muamele sonucunda gerçekleşen ölümler, ruhsal ve bedensel sakatlanmalar, cinsel saldırılar ve diğer mağduriyetler, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne göre hem yaşam hakkının ihlali hem de insanlığa karşı suç teşkil ediyor. Nitekim Türkiye de iç hukukunu bu ilkeye uygun şekilde düzenledi.

İşkence konusu öyle büyük bir bela haline gelmiş ki insanlar cesaretlerini toplayıp başvuruda bulunamıyorlar, bulunanlar da neyi nasıl yapacaklarını tam bilmiyorlar, konuyla ilgili delillerin toplanması da çok uzun yılları buluyor ve işkence ve kötü muameleye dair deliller de zamanla ispat için kullanılamaz hale gelebiliyor. Bütün bunlarla birlikte yargılama sürecinin ağır işlemesi de işkence davalarını zamanaşımına uğratmak isteyenler tarafından delil gibi kullanılmaya çalışılmakta ve beraat talep etmektedirler. Sanıklar işkence suçunda zamanaşımı olduğunu ileri sürerek yargılandıkları davaların düşmesi gerektiği yönünde savunma yapmaktadırlar.

Konuyu yakından takip eden hukukçular, işkence suçunda zamanaşımı olamayacağı, zamanaşımına dayandırılan savunmaların işlenen suçları örtmenin bir yolu olarak kullanıldığı konusunda hemfikirler.

Nitekim işkence suçunda zamanaşımı işlemeyeceği 30 Nisan 2013’te yürürlüğe giren 6459 sayılı yasada düzenlenmiştir. Ancak bu yeterli değil, hukukçular gerçekte 2013 öncesinde gerçekleşen işkence olaylarıyla ilgili davalarda da zamanaşımı işlememesi gerektiğini söylüyorlar. Buna dayanak olarak da Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni gösteriyorlar. Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni 1954 yılında imzaladığını, dolayısıyla 1954'ten itibaren işkence suçlarında zamanaşımı uygulanamayacağını belirtiyorlar. Nitekim Yargıtay 1. Ceza Dairesi de bu tezi destekleyerek, işkencede zamanaşımı yasağının 2013'ten önceyi de kapsaması gerektiğini belirtti.

28 Şubat döneminde yaşananların karanlığından kurtulmanın bir yolu da insanlık suçu olan işkence sanıklarının işledikleri suçların cezasız kalmamasıdır. Gözaltı süresince işkence gören kişilerin açtığı kamu davaları hala sürüyor. 28 Şubat işkencelerinin mağdurları adaletin yerini bulmasını ve işkencecilerin cezalandırılmasını umutla bekliyor ve “ZAMANAŞIMI GEREKÇESİYLE İŞKENCE SUÇLARI CEZASIZ KALMASIN” diyorlar.
Editör: TE Bilisim