Bugün kafamızın basmadığı şeyin ardına düşmeyeceğiz. İşte o zaman bak bakalım, düşmanlarımız bu topraklarda at koşturabilirler mi? Yurttaşlarımıza, çocuklarımıza silah çekip kanını akıtabilir mi? Onun için önce içimizdeki işbirlikçileri görmeliyiz. Çünkü içimizdeki bizden biri gibi geliyor. Ardından gelip sana “ANANDAN EMDİĞİN SÜTÜ BURNUNDAN GETİRECEĞİM” demiyor.  Yalan dolan, içimizde ikilikler çıkararak birbirimize düşürüyorlar. En önem verdiğimiz değerlerimizde dahi insanlarımızı birbirine düşürmekte sorun yaşamıyorlar. Fakat biz niye bu kadar aciziz hiç bunu düşündünüz mü?

Bizler iki Mustafa`yı seviyoruz. Birisi Son Resulümüz Hz. Muhammed Mustafa ( Allahın kulu ve elçisi), diğeri ise önderimiz Mustafa Kamal ATATÜRK`tür. İkisini birbirine neden karıştırıyorlar, çarpıştırıyorlar ve bizleri karşı karşıya getiriyorlar. İkisi de bizim, ikisi de biziz, ayrılık yapan bizden değildir. Değerlerimize sahip çıkalım. Yok efendim ikisini bir kefeye nasıl koyarsınız?  Koyan yok zaten birisi son Resul diğeri ise onun bıraktığı değerleri “Bir padişaha kula kulluk etmeyin edecekseniz Allah`a kulluk edin diyerek;  Onlar kendi aralarında iştişare ve şura ederlerdi Allah rızası için kararlar alırdı. Hüküm Allah`ın derlerdi.” Onlar dediği biz insanlar diğer canlılarda olmayan akletme özelliğimizi “aklınızı işletmeyecek misiniz?” diyen bir İslam dinini uygulayan ÖNDERİMİZ Mustafa Kamal ATATÜRK`dir. Milletin haklarını bir kişiye, bir zümreye, bir güce, bir tirana verilemez diyerek bunu bir millet meclisinde toplaması ne dine, ne insanlığa ve de aklı-selim herkesin kabul edeceği bir anlayışı hayata geçirmiştir.

Bu koca yürekli adam çıkmış ser-sefil, yoksul halkının önüne düşmüş, zalimleri elleriyle, tırnaklarıyla, aklıyla ve canlarını vere vere kovmuştur. O güzel adam, padişah olabilirdi. Fakat cumhuriyeti kurmuş, devrimleri yapmıştır. En çok da kadınlarımıza hak vermiştir. Hatta hakkı olanı gerçek sahiplerine vermiştir. Bugün bir bakıyoruz bu kadınlarımız, kızlarımız bir görselerdi geçmişte nineleri neler yaşamışlar. Bazen gönül diyor ki, şu eski şeyleri bir görsünler, kumalar, aşkı-meşki bir daha görmemeler, mirastan azıcık bir şey almalar… Daha neler neler… Fakat olmuyor işte, anlamıyorlar. Ateşle oynuyorlar… Seçme ve seçilme haklarını kaybettiklerini düşünemiyorum… Buna nasıl izin vereceksiniz? Kazanılmış haklarınızı kendi elinizle vermek emanete ihanettir. Gelecek nesillere ihanettir.

Atalarımız ulusal bağımsızlık ve ulusal onur mücadelesi vermiştir. Antiemperyalist yani yayılmacılara karşı bir kurtuluş savaşı başlatmış ve başarılı olmuşlardır bunu aklınızdan çıkarmayın. Ulusal sınırlarımıza zarar getirenlerle savaşmanın ve ulusal ilişkilerde tam bağımsızlık ve kayıtsız koşulsuz egemenliğin adıdır “TÜRKİYE CUMHURİYETİ”  bunu sakın unutmayın ve unutturmayın… Hatta unutturmak isteyenlere karşı mücadele edin ve bu bir elzemdir. Tam bağımsızlık demek, tabii ki, siyaset, ticaret, askerlik, kültür ve her şeyde özgür olmak demektir. Bizi tarih sahnesinden silmek, yutup yok etmek isteyenler bugün içimizde anayasa değişikliği adı altında “TÜRK” kelimesini çıkarmaya yeltenmek emperyalizmle yayılmacı, mandacı, kula kulluk etmek siyasetine hizmet etmekten başka bir şey değildir. Nelerle uğraştığımızı ve neleri önümüze koyduklarını herkes bir baksın ALLAH AŞKINA…

Mustafa Kamal ATATÜRK bir insan olma sevdası ile bağımsızlık, ulusal onur ve devrimcilik demektir. Daha 94 sene önce bu değerleri yok etmek isteyenleri, sokak sokak, dağ-bayır, gazete-dergi ve bunların işbirlikçilerini susturup kovan atalarımız değil miydi ki; bugün aynı durumları yaşıyoruz?

Bunu yapanlar kaçamadılar, perişan ettik. O koca, kibirli yüzlerini sığmayan burunlarını sürttük, yine sürtecek kudretteyiz. Yeter ki davamıza, çocuklarımıza, geleceğimize sahip çıkalım. Gerisi teferruattır.

Bizler 94 yıl önce bu ülkeyi düşmanlarımızdan, büyük zenginlerimizin paralarıyla, ünlü-şanlı adamların desteğiyle kurtarmadık. Biz bu güzel yurdumuzu bütün yoksulluğu, çaresizliği, cahilliği ve kıymet bilmez vatan evlatlarımızla kurduk.. O beğenmedikleri, hor gördükleri hasta adamlarımız onlara dünyayı dar ettiler. Bugün de bize bulaştıklarına pişman edecek güç ve kudretteyiz… Damarlarımızdaki asil insan kanıyla mücadele her yerde…

Bugün bilerek yaşayanlar gerçekten yaşayanlardır. Okuyun (İKRA), anlayın, sorgulayarak okuyun bunu bize dinimiz de emrediyor. “bütün resullere indirdiğimiz kelamı anlasınlar diye kendi dillerinde indirdim.” Diyen bir din bugün ne hale getirdiler.

Son Resul FURKAN SÜRESİ 30 ayette daha yaşarken; “Benim ümmetim Kur-an`ı terk etti” derken neden bunu hiç sorgulamıyoruz? Biz gerçekten kendi dilimizde okumayı emreden son kitabı neden tam anlamıyla doğru çevirip okumaya izin verilmiyor hiç düşündünüz mü? Onu çeviren ve halkını uyandırmaya çalışan adama dinsiz demeyi daha kolay yapıyoruz?

Kur-an`da öngören dini bırakıp Hz. Muhammed ( Allah`ın kulu ve son elçisi) öncesi ve Emevi dönemi babadan oğla saltanat ve güce tapanların dini gibi gösterip bizi dinden uzaklaştırmaya çalışanlarla neden mücadele etmiyoruz?

O zaman şu soru kafamı kurcalıyor? İSLAM DİNİ SEVGİ VE HUZUR DİNİ İSE BU YAŞADIKLARIMIZIN ANLAMI NE?

İSLAM DOĞRU İSE İSLAMI YAŞAYANLAR HANGİ DİNİ YAŞIYOR DİYE SORMAK GEREKMEZ Mİ?

MUSTAFA KAMAL ATATÜRK gerçek dinini yaşamak isteyenlerin önünü açmak istedikçe bu dini parayla satanların, toprak reformu yapmak isterken; ayaklanmalar çıkaran şeyhlerin, ağaların şeytanlıklarıyla mücadele ederken;

EY TÜRK HALKI MUSTAFA KAMAL ATATÜRK`Ü YALNIZ MI BIRAKACAKSINIZ?

O HİÇBİR ZAMAN HALKINI ALDATMADI YA BİZLER?

 

Sevgi ve saygılarımla… Bilmediğin bir ilmin peşinden gidersen; o göz, kulak ve o gönül sana hesap sorar… ata mirası ulus… murat akbaş…

 

Kaynakça: BEN YÜKSEL MERT ATATÜRK`TEN ÖZÜR DİLİYORUM – ALİ EKMEL OKUR – TOGAN YAYINCILIK