Yaklaşık seksiz gündür devam eden ve katılımı 10 binlerle ifade edilen protesto eylemlerinin gözden kaçan en önemli konusu “Yeme, içme ve ulaşım” finansmanının kimler tarafından organize edildiğidir. Bir başka deyişle “bu değirmenin suyu nereden?” Bu “Yeme, içme ve ulaşım” organizasyonu bilinçli bir şekilde hiç gündeme getirilmiyor.

Masumane başlamış gibi gözüken Gezi Parkı eyleminde birbirinden lüks yiyecek ve içeceklerin tır tır dağıtıldığı tv ekranlarına bile yansıyor. Buna rağmen halen oradaki insanlar, olayın ağaç sökme ile başladığını ve demokratik bir eylem olduğuna sanıyor. İlgili kurumlar Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile görüşmesinde eylemciler arasında 11 illegal örgütün olduğu aktarmasına rağmen, halen bunun demokratik ve spontane gelişen bir eylem olduğunu iddia etmesi traji komik bir durum değil midir ?  
   
Bir kişinin hayatına, onlarcasının yaralanmasına ve 70 milyon türk lirası zarara, faizin yükselmesine sebebiyet veren bu eylemler, maalesef görüldüğü gibi masumane değil. Yakalanan ajanlar, organize sosyal medya provokatörleri her şeye ayan beyan ortaya koyuyor. Orada bulunan masum gençlerin üzerinden oynanmak istenen oyun tüm çıplaklığı ile gün yüzüne çıkmıştır.

Marjinal gruplar özelikle Ak Parti tabanını sokağa dökmek için, gerek meydan da, gerekse sosyal medyada büyük bir organizasyon gerçekleştirmiş, fakat sağduyulu Ak Parti seçmenini oyuna getirememiştir? Çünkü bu ülke köklü bir geçmişe ve taze bir hafızaya sahiptir. Gerek büyüklerimizin Rahmetli Menderes döneminde yaşadıklarını gençlere aktarması, gerekse 12 Eylül, 28 Şubat olaylarının perde arkasının deşifre edilmiş olması, halkın olaylara itibar etmediğini ortaya koymuştur.

Başbakana karşı ön yargılı olanlar bile başbakanın etrafında kenetlenmiştir. Olay istenilen yönün tam aksine rüzgâr estirmiştir. Gerek Ak Parti Taraftarı gibi gözükenler, gerekse bilinçli provokatörler emellerine ulaşmamıştır. Halk yapılmak istenene uyanmış, olayın bir ağaç sevgisi, doğa sevgisi olmadığını anlamıştır.

Özelikle sosyal medya da; “10 öldü, beş ezildi, 100 göz altına alındı, karakoldayız telefonumu onlardan sakladım, şu an gençlere işkence yapılıyor, photoshop resimlerle yayılması vs” organizasyonun temel amacını ortaya çıkarmıştır.

Nitekim başbakan Recep Tayyip Erdoğan katıldığı tv programında Fatih Altaylı’nın sorunlarını cevaplandırırken sarf ettiği sözler de çarpıtılarak, sosyal medyada dezenformasyona uğratılarak yayıyorlardı. Erdoğan Marjinal gruplar, yani “Yakan ve yıkanlar” için sarf ettiği “Çapulcu” sözü sanki bütün meydandakilere söylenmiş gibi yansıtılıyordu.

Oysa Erdoğan “Doğa bilinci ve hassasiyetleri ile orada olan” gençlere sözüm yok, saygım var diyordu. Ama tüm bunlar görmezlikten geliniyordu. Çünkü Ak Parti seçmeni oylarının % 90’nı başbakanın şahsına verdiğini herkes çok iyi biliyordu.

Nitekim Yurt dışında olan başbakan adına açıklama yapan Bülent Arınç’ın tutumu olumlu bulunarak, bu seferde Erdoğan ve Ekibi arasında bile uyuşmazlık olduğu CNN’deki Dört Bir Taraf’a katılanlarca iddia edildi. Bu olay bir darbe ve Erdoğan’ı halkın gözünde düşürme provası idi. Ama bu prova tam aksi yönde işe yaradı, Ak Partiye karşı kararsız olanlarda yeniden Başbakanın yanında saf tutmasını sağladı.

Bu saatten sonra yapılacak tek şey itidali olunmalı. Gençler ise; temel amacı ortada olan “Marjinal grup ve Örgütlerin” arasından çıkarak onların kabak gibi ortaya çıkması sağlanmalıdır. Doğa hassasiyeti ile meydana giden gençler bir yönü ile vatana hizmet ettiklerini görmeliyiz, çünkü ülkeyi kaosa sürüklemek isteyenlerin fırsat kolladığını böylelikle anlamış olduk.

Hem de içimizde bizden gözüken ve aslında fırsat kollayan yazarlar, çizerler, cemiyetler ve siyasilerde ortaya çıkmış oldu. Bu saatten sonra, Eyleme katılan “Marjinal Gruplar, Örgütler ve ajanlar” dışında ki masumane hissiyatla eyleme katılan gençleri bırakın cezalandırılmayı, ödüllendirmeliyiz. Bu gençler bir yönüyle oyun bozmuştur.

Bu vesile ile sizi sevgi ve saygı ile selamlıyorlar ve olayların son bulmasını Cenab-ı Allahtan niyaz ediyorum. Masum gençleri ayırt etmeden tek tek kutluyor, yanaklarından öpüyorum.
 

İstanbul Times  / Hekimoğlu Süleyman Özcan