‘’Aile, toplumun en küçük yapı taşıdır’’ diye yıllarca okullarda öğrendik. Peki, aile olmak ne demektir? Aile sevgi, saygı gibi önemli olgular üzerine kurulur. Zamanla birlikte fedakârlık, anlayış gibi birçok etkenle köklenir.

Hepimizin de tanık olduğu üzere dünya artık bireyselleşmeye doğru gidiyor. Mesela, eskiden çamaşır yıkamak şimdiki zamana göre daha meşakkatli ve tek başına yapmanın zor olduğu bir işti. İnsanlar çamaşırları toplayıp beraber dereye giderler sohbet ederken çamaşırlarını yıkarlar herkes birbirine yardım ederdi. Yani yaşamın zorlukları insanların beraber hareket etmesini gerektirirdi. Şimdi teknoloji sayesinde günlük işlerimizi yapmak o kadar kolay ki başkasına ihtiyaç duymuyoruz. Yalnızlaşmamızın en büyük sebeplerinden birinin bu olduğunu düşünüyorum. Birbirimizle selamlaşmıyor, en sevdiğimiz insanlardan çok elimizdeki telefonlarla vakit geçiriyoruz.

Peki, bu evlilikleri nasıl etkiler ?

Aile olmak biz olmayı gerektirir. İlişkiler arasında çıkan çatışmaların önemli bir bölümü biz olmayı becerememekten kaynaklanıyor. Danışanlarımda ve çevremde artık biz kelimesini duyamaz oldum. Çiftler artık çift olmaktan çıkmış iki ayrı kişi yan yana durumuna gelmişler. Ben haklıyım sen haksızsınlar havada uçuyor. Haklı olmanın derdine düşmekten aslında evliliğe ne kadar zarar verebileceğimizi farkedemeyebiliyoruz. Bunu önlemek için teknolojiyi reddedelim herkes çamaşırını derede yıkasın demiyorum tabi ki. Sadece bununla yaşamayı öğrenmek, sindirmek gerek.

Nasıl biz oluruz ?

Öncelikle ben, sen, haklıyım,haksızsın kelimelerini minimuma indirmek bile faydalı olur diye düşünüyorum. Eğer bir problem varsa, bu problemden haklı çıkmak eşimin üzülmesinden daha mı değerli? Onunla olan ilişkime zarar vermekten daha mı elzem? Buna soruları yanıtlamak lazım. Özür dilemeyi bilmek ve karşımızdakinin gönlünü almak da çok önemli tabi ki.

Ve tabi ki dinlemek…

Herkes hayata kendi penceresinden bakar. Herkesin hikayesi ve yaşantısı biriciktir. Tek yumurta ikizlerinin bile bakış açısı bir değildir. Bu açıdan düşünürsek eğer beraber olduğunuz insanla her konuda aynı fikre sahip olmanız mümkün değildir. Nasıl ki siz bir davranışı sergilerken kendinize göre bir gerekçeniz varsa karşınızdaki insanında kendine göre bir gerekçesinin olması muhtemeldir. İşte empati yapabilme becerisi de bu şekilde gelişir.

Bir problem karşısında oturun ve konuşun eşinizin neden o şekilde davrandığını anlamaya çalışın. Ona; ne oldu, neden, ne hissettin, bunu yaparken ne düşündün gibi sorular sormanız olayı daha net bir şekilde görmenizi sağlayacaktır. Bu ilişkinize daha sağlıklı bir iletişim kazandıracaktır ve dolayısıyla karşınızdaki kişinin size daha çok saygı duymasını ve onunda aynı şekilde davranmasına sebep olacaktır.

ğer bunları yaptığınız halde bir sonuç alamıyor ve ilişkinizin koptuğunu hissediyorsanız mutlaka bir aile ve çift psikoterapistine danışmanızı tavsiye ederim.

İstanbul Times / Sinem Özkaya Alp