Adım adım başkanlık seçimlerine doğru gidiyoruz. Ak Parti üzerine şekillenen süreç sözde demokrat aydınları panikletti. Cüneyt Özdemir, zaman zaman kızdığım, zaman zaman gurur duyduğum bir yazar idi. Fakat son çıkışı ile beni hayal kırıklığına uğrattı.

Çünkü yazdıkları Demokratik bir insanın yazacağı şeyler değil. Özdemir’in yazdığı, Dünya lideri ahde vefalı, fedakâr Erdoğan’ın; “Adayımız Kardeşim Abdullah Gül” dedikten sonra, girilen süreçte 2007’de başlayan Cumhurbaşkanlığı Krizini hatırlattı. Hani “ Abdullah Gül köşke çıkmasın diye çıkarılan suni 367 krizi” O zaman da, dindarlara kin kusan jakoben sınıf Başörtülü bir han fendinin Fisrt Lady olmasını içine sindiremiyor ve engellemek için her türlü arayış içine giriyorlardı. Fakat Dünya Lideri Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın dik duruşu ve ona inanmış halk her türlü oyunu bertaraf etti. Fakat jakoben sınıf 2007 ile 2010 arasında Ak kadroyu (Milletin iktidarını) alaşağı etmek için her türlü komploya girişti, bu uğurda suikastlar yapıldı, cinayetler işlendi. Eski acıları unutmayan halk oyuna gelmedi. Gerek başarılı lider Rahmetli Turgut Özal’ın şaibeli ölümü, gerekse Rahmetli Adnan Menderes’in haksız yere idamını halk unutmadı. İşte bu taze dimağ ile yepyeni bir süreç vardı. Erdoğan’a halk inandı, etrafında kenetlendi. 12 yıldır halk onun etrafında ve halen de bu kenetleme devam ediyor. En son gerçekleşen, gezi, 17 Aralık 25 Aralık Darbesi milletin engin feraseti ve basireti, Başbakanı’nda dik duruşu sayesinde bertaraf edildi. İşte bu durum jakoben sınıfı çıldırtmış durumda. Rahmetli Menderes’e attıkları “Diktatör” iftirasını Erdoğan için de kullanmaya devam ediyorlar. Demokrasi adı altında Türkiye Cumhuriyeti Başbakanına her türlü hakareti ediyorlar. Geçenler de Tramvay da genç bir hanım ile tanıştım, mimar imiş, tertemiz bir siması vardı, kendisinin de gezici olduğunu yaptığımız sohbette anladım. Onunla şöyle bir sohbetimiz oldu;

- Erdoğan’a neden kızgınsınız?

- Her gün bir adam öldürüyor? Dedi.

- Nasıl yani, kimi öldürdü?

- İşte gezi’de 7 kişi öldü. Dedi.

- Peki bunda yakıp, yıkan terörize olmuş kişilerin hiç mi kusuru yok? Diye sordum. Kem küm etti cevap veremedi.

- Eee, yaşam biçimimize müdahale ediyor. Dedi.

- Hanım efendi şaka gibisiniz dedim, şimdi karşımda olmasanız dediklerinize inanacağım ama ne yazık ki yüz yüzeyiz ve sizi görüyorum. Dedim.

- Nasıl yani?

- Bakınız giydiğiniz etek bir karış, dekolteniz sanatçıların dekoltesi gibi, üstünüzde ki sıfır kol hatta bizim camiada buna atlet diyorlar. Dedim ve ekledim; Hani sizin yaşam biçiminize kim müdahale ediyor, bu tramvayda size kim saldırdı, size incitici söz kim söyledi, gösterin bir İmam Hatipli olarak ilkin ben haddini bildireyim. Dedim. Söyleyecek başka bir sözü kalmadı ve bu seferde taraflı medyanın algı operasyonu delil gösterdi ve şantaj montaj kasetler ortada vs dedi. Sonra ekledim;

- Söylediklerin yargının işi, atılı suç varsa mahkemenin görev alanına giriyor, savcı, hâkim kamuoyu adına soruşturma ve kovuşturma yapar ve suçu sabit bulunanı kamu adına cezalandırır. Öte yandan yaşam biçimine müdahale edilen bir kesim varsa onlarda bizleriz, Başörtüsü için okulla sokulmayan kızlarımız, dindar oldukları için görevden atılan memurlar, sakallı için ötelenen insanlardır. Ak parti döneminde hangi mini etekli kızımız okula alınmadı, hangi mini etekli kızımız memurluktan atıldı. Hangi içki içen işten atıldı.

- Duymadım. Dedi. Vedalaşarak ayrıldık, şimdi jakoben sınıf aynı yalanlar ile halkı kandırmaya çalışıyor ama halk eski halk değil, bunu görecekler ve sonunda Demokrasiye ram olacaklar. Sevgilerimle…        

İstanbul Times / Hekimoğlu Süleyman Özcan