Çin ile arasının bozulmasını istemeyen bir çok ülkenin Müslüman Doğu Türkistanlılara (Kazak Türkleri de var) yapılan zulmü görmezden gelmesine karşın Kemal Taner’in yazmış olduğu kapsamlı makalesini gözünü gerçeklere kapatan herkesin okuması için yayınlıyorum.

İşte o makale…

Geçtiğimiz günlerde Türk hükümeti, Pekin’i “Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde Uygurları ve diğer Müslümanları yasaya aykırı bir biçimde tutuklayıp, özel kamplarda ve hapishanelerde baskı yapmak” ile suçlamıştır.

Açıklamaya göre, “Yurtdışındaki Uygur ve diğer etnik gruplar, Çin’de yaşamakta olan akrabaları ve yakınlarından hiçbir haber alamamaktadırlar.

Anne ve babalarından mahrum bırakılan binlerce çocuk, yetim kalmıştır. Günümüzde bu tür kampların yeniden inşa edilmesi, Çin için utanç vericidir” denmiştir. Ayrıca, Çin’deki meşhur Uygur ozanı Abdurehim Heyit’in de bu tür kampların birinde hayatını kaybettiğini Türk hükümeti belirtmişti.

Buna karşı Çin de, Türkiye’nin bu açıklamasını yersiz ve yanlış olduğunu ileri sürmüştür. Bununla birlikte Çin hükümeti, Uygur ozanı Abdurehim Heyit’in hayatta olduğunu ve sağlık durumunun iyi olduğunu açıkladı. Çin bakanının açıklamasına göre, “Türkiye bunun gibi yalan bilgiler ile Çin’e karşı yersiz suçlamalarda bulunuyor.

Ayrıca, “Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ndeki Uygurlar ile diğer etnik grupların, yeniden eğitim kamplarında tutuklu bulunmaktadır” haberi gerçeği yansıtmamaktadır dedi. Çünkü Çin, her türlü ırk ayrımcılığının ortadan kaldırılmasına ilişkin Uluslararası sözleşme’nin bir üyesidir. Dolayısıyla, biz tüm yükümlülükleri uygun bir şekilde yerine getiriyoruz” şeklinde beyan edilmiştir.

Buna karşılık, tüm bu gelişmelerin Çin ekonomisini olumsuz yönde etkileyeceği ortadadır. Şu anda Türkiye yönetiminin kendi ülkesindeki “Çinli yatırımcıları sıkı bir şekilde kontrol altına alıp baskı yapıyor” hakkında bilgiler de vardır.

Ancak, bu durum iki ülkenin ekonomisi üzerine olumsuz bir etki yaratmaktadır. Burada belirtilmesi gereken husus şudur ki; önceki yılların birinde Türkiye Çin’den toplam 23,3 milyar dolarlık mal ve hizmet satın almıştır. Türkiye’nin Çin’e ihracatı ise, sadece 2,9 milyar ABD dolar olarak gerçekleşmiştir.

Böylece Türkiye, Çin’e ihracatçı ülke olarak 54. sırada yer almıştır. Türkiye’nin böyle bir hamlesi zaten küçük olan göstergenin daha düşmesine yol açabilir. Fakat Türk iktidarını bu konu hiç ilgilendirmemektedir. Bazı uzmanlara göre, Türkiye’nin seçim öncesi böyle açıklamalarda bulunması, bir yandan ülke Cumhurbaşkanı’nın Müslüman ve Türk halklarına destek vermiş gibi görünmesine karşın, diğer yandan Çin’in iç işlerine müdahale etmek ve komşu ülkeleri ile ilişkilerini bozmak olarak kabul edilebilir.

Türkiye, Çin’deki etnik gruplar arasında Kazaklar için de tehlikenin olduğunu belirtmişti. Fakat Kazakistan ve Çin arasındaki işbirliği ve ticari ilişkilerin yüksek düzeyde olduğu dikkate alınırsa, bu noktada Çin’in etnik gruba baskı yapması sebepsizdir.

Çin kendi topraklarında yaşayan etnik Kazakların tarihi Ata yurduna dönmelerini de yasaklamamıştır. Genel olarak, Kazakistan bağımsızlığını ilan ettiğinden bu yana 25 yıl içinde Ata yurduna 957 764 kişi geri dönmüştür. Bu, devlet programı çerçevesinde yapılan çalışmaların sonucudur.

Etnik Kazakların istatistiklerine bakıldığında, Kazakların büyük çoğunluğu Çin’de (1 yarım milyondan fazla) yaşamaktadır. İkinci sırada komşu Rusya devletidir. Oradaki Kazakların sayısı 648 binin üzerindedir. Ayrıca, büyük Kazak diasporası Moğolistan, Özbekistan, Kırgızistan, Türkiye ve İran’da mevcuttur.

Etnik akrabalarının Ata yurtlarına geri dönmelerine yönelik çabalar birçok ülkede ele alınmamıştır. Bu anlamda, Kazakistan’ın politikası birçok ülke için bir örnek teşkil edeceği kesindir. Şu anda Vatanına gidenlerin asıl amacı Kazakistan vatandaşlığını kazanmaktır.

Kazakistan Cumhuriyeti, tarihi ülkesine dönenler için “Oralman” (tarihi ülkesine tekrar gelen) statüsünü, hangi ülkeden geldiğine bakılmaksızın 5 güç içerisinde vermektedir. Süresiz (kalıcı) oturma iznini 3 ay içerisinde kolaylaştırılmış bir şekilde elde etme imkânı bulunmaktadır. Belgelerin düzgün bir şekilde uygulanması durumunda, Kazak asıllı vatandaşlar altı ay içerisinde Kazakistan vatandaşlığını elde edebiliyorlar. Ayrıca, Hükümet’in kararına göre, günümüzde yurtdışındaki Kazaklar için bölgesel kotalar verilmektedir.

Kazakistan iktidarı, oralmanların yerleşim bölgelerini de yasal olarak onayladıklarını belirtmekte fayda vardır.

Çin’deki Kazakların tarihine gelince, Çin Halk Cumhuriyeti’ndeki ulusal bölgesel özerklik politikası sonucunda, 1954 yılında İli Kazak Özerk Bölgesi kurulmuştur. Etnik Kazaklar çoğunlukla, Altay, İli, Tarbagatay bölgelerinin yanı sıra, Çin’in Uygur Özerk Bölgesi Mori-Kazak ve Barköl-Kazak Özerk ilçelerinde, Gansu Eyaleti’ne bağlı Aksay-Kazak Özerk İlçesi’nde ve çok az kısmı da Pekin’de yaşamaktadırlar.

Bu noktada belirtilmesi gereken şudur ki, Çin’deki Kazakların durumu, Dünya Kazakları Birliği’nin sıkı denetiminde ve bu kurum, yurtdışındaki Kazakların durumunun önemli derecede iyileşmesi için çaba göstermektedir. Örneğin, geçen yüzyılın sonuna doğru, ülkedeki etnik grupların sosyal seviyeleri iyi bir gösterge elde etmiştir.

Çin’deki Kazakların kültürel ve genel eğitim düzeyleri önemli ölçüde artmıştır. İli Kazak Özerk İl’inde ikamet edenlerin çoğu, Pekin, Şangay ve Çin’in diğer büyük şehirlerinde, Kazakistan dâhil olmak üzere yurtdışındaki yükseköğretim kurumlarını kazanıp, eğitim almışlardır. Kültürel alanda da elde edilen başarıların dile getirilmesi yerinde olacaktır. Mesela, bugün Çin’deki tarihi eserlere olan ilgi artmaktadır. Bu bağlamda, Çin’deki Kazakların mirasının incelenmesi devam etmektedir.

Kazakistan’daki siyasal bilgilere göre, Çin’deki Türki Müslümanlara karşı yürütülmekte olan eylemler, Kazakistan’ı olumsuz yönde hiç etkilememiştir. Aksine, bazı sorunlu konular diplomatik yöntem ile çözümünü bulmuştur. Örneğin, Sayrangül Sauıtbay ile Serikcan Bilaş adil bir şekilde tahliye edilmiştir. Çin Komünist Partisi’nin önde gelen üyesi olan Sayrangül, Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde eğitim alanında yönetimde bulunmuştur. Bazı medyalar onun Kazakistan'a gelişini, Çin bankalara büyük miktarda borçları ile ilişkilendirmiştir. Buna karşılık Sayrangül, ailesini tarihi Ata yurduna gönderip, onların oralman statüsünü elde etmelerine yardım etmiştir.

Buna rağmen Kazakistan hükümeti, Sayrangül’ü Çin Halk Cumhuriyeti’ne iade etmeyi reddetti ve onun başka bir ülkede siyasi sığınma talebinde bulunmasına imkân sağlamaktadır.

Çin’de Kazakları savunmakta olan Serikcan’ın tüm akrabaları ise, günümüzde Çin’de serbest ve rahat bir şekilde hayatlarına devam etmektedirler. Serikcan’ın böyle bir “yardımsever” hareketi, sanki Kazakistan Cumhuriyeti toplumunda sadece siyasi puan kazanmak için amaçlanmış gibidir. Bunun yanı sıra, Batı medyası (The Washington Post, The New York Times vb.) bu konuya ilişkin özel bir ilgi göstermektedir. Akla şöyle bir fikir geliyor: Belki de Serikcan, ABD’nin geliştirdiği bir proje olabilir? Böyle bir sır dolu olayları düzenleyenlerin, Çin’in dış politikasına karşı saldırgan güçlerin etkisi olduğu net şekilde ortadadır.

Aynı zamanda, dış politikanın gerilimi çerçevesinde Kazakistan ve Kırgızistan gibi ülkeleri kullanarak, çeşitli eylemlerde bulunan tarafın Rusya’nın olması mümkündür. Batı’nın yaptırımlarının yanı sıra, Suriye ve Ukrayna’daki savaşlar nedeniyle Rusya’nın ekonomisi oldukça zayıflamıştır. Sonuç olarak Rusya’nın, Kazakistan ve Kırgızistan’a olan etkisi bir adım daha zayıflamıştır. Çin’in her iki ülkeye yaptığı yatırım ise, çarpıcı bir biçimde artmıştır.

Dış politikalarına hâkim ülkelerin arasını bozmaya çalışmak, kime fayda kime zarar verecektir?!

Kemal TANER

Orta Asya Uzmanı, Bağımsız Gazeteci