Kavgaların, hiziplerin partisi CHP’yi yurt içindeki kavgalar kesmiyor olacak ki yurt dışına açılma gereği duydu!
Hem de ne kavga, hem de kimle ?

Dünya alemin gözü önünde cereyan eden olayı hepiniz biliyorsunuz. Genel Kemal Başkan Kılıçdaroğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı eleştireyim derken yine ipin ucunu kaçırdı ve “Esed’le Erdoğan’ın arasında sadece ton farkı var” şeklinde bir takım talihsiz sözler sarf etti.

Tabii bu insafsız iddiaya, kendisini misafir eden Avrupa Parlamentosu Sosyalist Grup Başkanı HannesSwoboda bile dayanamadı ve Kemal Bey’i sert bir şekilde uyardı.Swoboda, müdahale ile de yetinmedi,Kılıçdaroğlu’nun sözlerini geri almasını istedi. Böylece asıl skandalın fitili ateşlenmiş oldu.

Gerisini yazmaya gerek var mı bilmiyorum ama,Kılıçdaroğlu ve ekibi görüşmek için ayağına kadar gitmesine rağmen Hannes Swoboda kapıya bile çıkmadı. Yüz bulamayan Kılıçdaroğlu ve ekibi geri vitese takmak zorunda kaldı.

Gelin görün ki Brüksel’de geri vitese takmak durumunda bırakılan Kılıçdaroğlu, bu skandalı sanki kapalı kapılar ardında yaşanmış, hiç kimse görmemiş, duymamış gibi farklı bir şekilde anlatmaya başladı. Kılıçdaroğlu’nu kapıda Swoboda’nın danışmanının durdurduğuna cümle alem şahit olmasına rağmen Kemal Bey, “Görüşmeyi ben iptal ettim” diyor.

“Benim düşünceme ve düşünce özgürlüğüme müdahale eden, rahatsızlık duyan biriyle ben asla ve asla görüşmem”ifadesini kullanıyor.

“Biz onlara şunu hatırlattık: Türkiye, 3. sınıf bir demokrasiye layık değildir. Sen kim oluyorsun da benim düşüncemden rahatsız oluyorsun. Hesabını sana değil kendi milletime veririm.” şeklinde savunmaya geçiyor… 
Millet çok saf ve bunlara inanacak, öylemi Sayın Kılıçdaroğlu?
CHP BÖLÜNEBİLİR

Bu skandal bir süre sonra kamuoyu tarafından unutulabilir fakat CHP’deki, Kılıçdaroğlu’nun muhalifleri için zamanı geldiğinde ortaya çıkarılacak en güzel malzemelerden biri olmuştur. Çünkü CHP’de fırtına öncesi son sessizlik yaşanıyor.

Yenilikçilerle ulusalcılar arasındaki kavganın boyutu her geçen gün büyüyor ve artık grup toplantılarına bile yansıyor. Öyle ki, birbirini, hem de genel başkan yardımcısını CIA ajanlığıyla suçlayan milletvekili oluyor.
Bu daha CHP’nin cicim ayları, hele yerel seçimde arzu edilen sonuçlar alınmazsa seyredin o zaman gümbürtüyü, kavgayı. Partinin ikiye bölünmesi bile muhtemel…

Peki CHP’deki bu gelişmeler Türkiye’nin lehine mi?

Değil elbette. 
Bakın bir süre önce “AK Parti şımardı mı?” başlıklı bir yazı yazmıştım. Geneli olmasa bile bir kısım partililer uzun süre iktidarda olmanın ve kendilerini seçimde zorlayacak rakiplerin bulunmaması nedeniyle rehavete kapılabiliyor, kimisi de bunu şımarıklığa kadar götürebiliyor…

İşte bunun için Türkiye’nin güçlü bir muhalefete ihtiyacı var. Muhalefetin güçlü olması için de ne dediğini bilen, ağzından çıkan lafın nerelere gideceğini hesaplayabilen, günü kurtarmak için sarf ettiği sözlerin kendisini bağladığını ve bir süre sonra karşısına çıkabileceğini öngören, herkesi kucaklayan, parti içindeki sorunları pansuman tedavi ile değil neşteri vurup kökten iyileştirebilecek bir lidere ihtiyaç var.
Bizden söylemesi…



İstanbul Times / Müslüm Aktürk