Türk Polis Teşkilatı 174 yaşında. Böyle bir teşkilata sahip olduğumuz için ne kadar övünsek azdır. Rab’bim, hem bu teşkilatımızı ve hem de ülkemizin huzuru ile ilgili diğer güvenlik güçlerimizi kazadan, beladan, nazardan ve terörden esirgesin…
Vatanı uğruna, vatandaşın güveni ve huzuru adına görevleri başında şehit düşen polislerimize Yüce Rab’bim rahmetiyle muamele eylesin, gazilerimize de acil şifalar versin…
Polis Teşkilatımızla ilgili sayfalar dolu yazı yazsak yine bitiremeyiz. Emekli Emniyet Müdürü Sedat Eroğlu’nun bir yazısı var, az sonra o yazıyı paylaşacağım için fazla detaya girmeyeceğim ama bir kaç cümle ile düşüncelerimi aktarmak istiyorum…
Onlar, Türkiye Cumhuriyeti’nin gerçekten vefakâr ve cefakâr personelidir. Saat 17.00 dedi mi normal bir memurun mesaisi bitmiştir, ceketini giyer giymez çıkar veistediği yere gider. Polis ise, elindeki işi bitirmeden mesaisini tamamlayamaz…
Normal bir memura haftanın iki günü tatil,polis ise 7/24 göreve hazırdır. Bir toplantı, bir maç ya da bir liderin ziyareti oldu mu, izin gününde bile polis için mesai başlamıştır…
Herkesin hedefinde polis vardır; teröristin, hırsızın, yalancının, dolandırıcının, boşanmak isteyen eşlerin, trafiğe sarhoş çıkan ayyaş sürücünün,kavga eden mahallelinin, siyasetçinin velhasıl ‘müdahale edilen’ herkesin polis hakkında memnuniyetsizliği vardır…
Ama bunlara karşı polis yine gece, gündüz, soğuk, sıcak demeden görevini başarıyla tamamlamak için uğraşmaktadır. Türk Polis Teşkilatı bugün dünyanın en iyi güvenlik teşkilatları arasındadır. En kritik, en ümitsiz vakaların faillerini ortaya çıkarabilmektedir. Hırsızın, teröristin üzerine gözünü kırpmadan gidebilmekte ve gerektiğinde canını, kanını devleti için, milleti için esirgememektedir…
Bunların yanında yaramaz olanı yok mu?
Var elbet... Her meslekte olduğu gibi Polis Teşkilatı’nda da bu ‘şerefli mesleğe’ yakışmayan tipler maalesef yer almaktadır. Ama az önce de vurguladığımız gibi bu ‘yaramaz tipler’ gazeteciler arasında da, doktor, yargı, politika, akademisyen ve daha ötesini söyleyelim; insanlara maneviyatı anlatıp öğretmekle mükellef olan din görevlileri arasında bile zaman zaman rastlanmaktadır. Bunu önlemek mümkün değildir ancak görüldüğü an müdahale edilebilir ve edilmektedir…
Sözde yazıyı kısa tutacaktım ama ancak bu kadar becerebildim.
Şimdi sıra, ‘polisi çok daha güzel anlatan’ Emekli Emniyet Müdürümüz Sedat Eroğlu Bey’in satırlarında. İşte o yazı…
Ben POLİSİM...
Hani o sövdüğünüz, hatta dövdüğünüz, arabasını parçaladığınız, çivili top attığınız POLİS...
Sizin canınızı, malınızı koruyabilmek için hiç uyku uyumadan günlerce görev yapan, girmeye cesaret edemediğiniz mahallelerde hırsız, gaspçı, tecavüzcü, psikopat kovalayan POLİS...
Ayak basmaya korktuğunuz, hatta adını duyduğunuzda tüylerinizi diken diken eden dağlarda Mehmetçikle omuz omuza terörist avlayan, bu sırada karısının ve çocuklarının yüzünü günlerce, aylarca göremeyen POLİS...
Alt komşu gürültü yaptığında inip insanca uyarmaya bile üşenerek "Polisin işi ne, gelsin o uyarsın" diyerek çağırdığınız, aracınıza zarar verildiğinde kaskodan para alabilmek için tutanak tutmam için yalvardığınız, alkollü araç kullanırken yakalandığınızda "Terörist miyiz lan biz, illa dağa mı çıkalım, yahut sen benim kim olduğumu biliyor musun" diyerek tehdit ettiğiniz POLİS...
Devletin kanunlarını uyguladığımız için çoğu zaman ve çoğu kimseler tarafından “Hükümetin köpeği” yahut “Faşist”, kimilerine göre “Çorbacı” veya “Aynasız” diye nitelendirdiğiniz POLİS...Ve maalesef ne yaparsak yapalım bu sıfatlarımızı asla değiştirmeyeceksiniz.
Halbuki biz de sizin gibi, bu ülkenin şartlarıyla yaşayan, ailesini yaşatmaya çalışan, belki çoğunuz gibi ünlü markaları giyemeyip, canının istediğini yiyemese de bir şekilde geçinen, kiminizin abisi, kardeşi, yeğeni, arkadaşı. Yani kısacası içinizden biri. O yüzden bize karşı ön yargılı bakışınızı lütfen değiştirin.
Yoksa yarın, psikopatın biri karınıza, kızınıza, ananıza, bacınıza sarkıntılık yaptığında, hırsızın biri yıllarca çalışarak biriktirdiğiniz paranızı çaldığında, alkollü biri gelip çoluk çocuğunuza çarparak öldürdüğünde ya da yaraladığında hangi yüzle yardım isteyeceksiniz? Şimdi diyorsunuz ki, senin işin o. Evet o benim işim ve merak etmeyin ben yine işimi yapacağım... Sadece işimi yaparken, yüzünüze dikkatlice bakıp utanma duygusundan bir kırıntı arayacağım, tabi varsa. Şimdiden kendinizi o an için hazırlayın...
İstanbul Times / Müslüm Aktürk