Haftaya yangınlarla başladık. Adeta memleket cayır cayır yanıyor, binalar alev alev yanıyor. Can kaybının olmaması ise bize teselli oluyor. 
Ama öyle bir husus var ki; bu yangın ne sönüyor, bu yangının acısı ne de diniyor.  İşte bu yangın ülkenin annelerini yakan, gençlerini toprağa düşüren Kürt Sorunu... 
Tam çözülecek diye alkış tutarken bir başka yerden patlak veriyor. Başbakan’ın samimi yaklaşımlarından sonuç alınamadı, Başbakan yeterince desteklenmedi diyorum ama bakıyorum ki, yaklaşan yerel seçimler öncesi bu mesele biraz geri plana alındı. 

Çünkü Bülent Arınç’ın samimi açıklamasına Başbakan’dan tam destek gelmedi. Olanlar meselenin çözüleceğine dair umutlananları hayal kırıklığına uğratıyor.  Bu memleket neden yanıyor? Yangını kimler körüklüyor? 
Yangında yananları telafi etmek mümkün mü? Üstad Bediüzzaman Said Nursi’nin etnik milliyetini araştırmanın faydası nedir? 

Üstadın dersine iştirak edip, misyonunu anlamayanlar var mı?

KÜRTLERDEN BİR TANE ADAM ÇIKMAZ

Şimdi memleketin yanmasının sebebini ve körükleyecek etkenlerden sadece bir tanesini sizle paylaşacağım. Bunca yangının arasında bir hususa dikkatlerinizi çekmek istedim. O husus ise Prof. Ahmet Akgündüz’ün geçen hafta Bediüzzaman Said-i Nursi (ks) için ortaya attığı iddia. Said Nursi’nin (ks) aslında Kürt olmadığı sadece Kürtçe konuşan bir köyde doğduğu ve bu sebeple Kürtçe konuştuğunu, sözde belgelerle iddia etti. Peki, Üstad’ın Risaleleri bu belgelerin gerçek olmadığını yalanlamıyor mu? Risaleler delil olarak yetmez mi? Üstad’ın Kürt olmadığı yönünde tek bir beyanı var mı? Elbette yok! Durum böyle olunca Akgündüz sadece kendini gülünç duruma düşürmüş olmaz mı? 

SEYİTLİK Mİ, ÖNEMLİ İSLAM MI? 

Şimdi ailemden örnek vererek izah edeyim. Büyük büyük babaannem seyide, büyük dedem ise Melle Süleyman kendisi şeyh ailesi, namı değer Molla Selim dedemin kardeşi, 1913 isyanlarından bazılarınız bilirsiniz. Dedem, Osmanlı döneminin ulemalarından. Bizde de Seyitlik var.
Bu durumumla övünmem için evvela o soya layık olmam gerek bu bir, ikincisi ise ben Seyit olabilirim ama bu Kürt olmam önünde engel mi ? 

Bence kendini ne hissettiğin kâfidir. Ama efendimizin soyu zaten kızdan torunları üzerine devam etmektedir. Üstad’ın babaannesi de benim büyük büyük babaannem gibi seyide olabilir. Ama kendi dedesi Kürttür. Benim de öyle... 
Üstad ile aynı bölge de yaşamışlardır. Dedemlerde Bitlis Dorsanduk’tan Muş’a göç etmişlerdir. Dedemlere; “Dorsanduk Şeyhi” diyorlar. Hatta ilk defa açıklıyorum babaannem Üstad’ın Bulanık’a gelip dedemlerle aynı Medrese’de ders gördüğünü de bana aktarmışlardı. 

Bir insanın Arap, Kürt, Türk olması dinen önemlimi hayır elbette, bunu en başta İslam dini redediyor. Çünkü bütün Müslümanlar “Halil İbrahim” milletindendir. Yani İsmail (as) soyundandır. Hal böyle olunca “Kürtler de, Türkler de, Araplar da” kardeşlerdir. Seyitlikten ziyade “İslam kardeşliği” önemlidir. Elbette, Efendimize (sas) olan muhabbetten dolayı ehli beyttine muhabbet duymak güzeldir. Belki ilerde Akgündüz gibi biri çıkıp da benimde soy kütüğümü araştırır diye korktum ve maazallah o araştırmacı topluma bir iyilik eder diye peşinen açıkladım. Ayrıca “O” araştırmacının böyle bir mesele için 35 yıl harcamasına gönlüm razı gelmedi. 

ÜSTADI BİR TEK FETHULLAH GÜLEN HOCAEFENDİ ANLADI

Akgündüz’ün iddiasının anlamı faşizan bir yaklaşım sonucu olduğu izlenimi doğurmakta ve Kürt toplumu tarafından böyle okunmakta... Kürtler; “Akgündüz’ün bu iddiası tıpkı faşist ırkçıların; “Kürlerden adam çıkmaz” söylemini desteklemekten kaynaklanıyor.” diye düşünüyorlar. Akgündüz bu iddiası ile; “Faşistler demişti inanmamıştım, bak doğruymuş Kürtlerden adam çıkmazmış.” sonucunu doğurmakta. 

Şimdi Akgündüz takkeyi önüne alıp derin derin düşünmesi ve neye hizmet ettiğini anlaması gerekir. Bu iddiasının kimlere yarayacağınız iyi analiz etmeli. Memleket sevdalısı insanların daha birleştirici davranması, toplum da infial uyandırmaması gerekir. Bu kadar hassas olan bir meselenin taraflarına karşı daha anlayış göstermesi gerekir. Türkiye’nin en ciddi meselesi olan Kürt Sorunu ve bu sorunun muhatabı olan Kürtleri derinden sarsan ve üzen bu iddianın alkışlanmasını ve gazetelerde manşet olmasını aklım almıyor. 

Üstad’ın derslerine iştirak edip, Üstad’ın talebesi olarak anılıp ve Akgündüz’ün bu iddiasını alkışlayanların da; Üstad’ı anlamadıklarından ve katıldıkları dersten feyiz almadıklarından kaynaklanıyor diye düşünüyorum. Üstad’ın İslam birliğinin acilen sağlanması gerektiği hususunu defalarca işlediğini Risalelerden anlaşılıyor. 
Bu konuda Üstad’ı anlayan tek Kişinin Muhammed Fethullah Gülen’in olduğunu bir kez daha anlamış bulunuyorum. Bu sebeple Muhammed Fethullah Gülen Hoca Efendi’ye ümmet adına bir kez daha teşekkür ediyorum. 

Her ne kadar siyasal Kürtçüler hoca efendiyi “Türkçülük” yapmakla suçlasalar da hizmeti çok iyi bilen bir Kürt olarak bu duruma asla şahit olmadım. Bunun koca bir yalan olduğuna inanıyorum. Hoca Efendi’nin asıl derdi, feryat figanı, Üstad gibi İslam’ın paramparça olmasınadır. Hoca efendi, Müslümanların acilen birleşmesi gerektiğine olan hasreti birçok cümlesine yansımaktadır. 

IRKÇILIK İÇİN DİN NE DİYOR?

35 yılık Giresun asılı imam Hüseyin Salih; hangi milleten olursa olsun, ister Kürt, ister Türk olsun, ister Arap olsun, Allah indinde onun (insanın) üstünlüğü ancak takva iledir. Bu sebepledir ki; etnik ırkçılık dinimizce kesinlikle haramdır. Çünkü Efendimiz (sas) bir hadisi şeriflerin de; “Sizin üstünlüğünüz ancak takva iledir.” Buyurmuşlardır. Ayrıca efendimiz (sas) veda hutbesinde üstüne basa basa “Ne Arab’ın, Acem’den, ne de Acem’in, Arap’tan, ne Zenci’nin, Beyaz’dan, ne de Beyaz’ın, Zenci’den bir üstülüğü yoktur.” Demişlerdir. İmam efendi devamında; Bu da gösteriyor ki; etnik ırkçılığı körükleyen iddialar da İslam dışıdır. Çünkü Cenab-ı Hak; “İnne dine indellahi İslam,  Allah indin de makbul tek din İslam’dır” buyurmuşlardır. Öyle ise bize kişilerin mensup olduğu etnik milliyet değil, İslam’a tabi olup olmadığı önemlidir. Bundan dolayı insanın milliyetini araştırma çabası beyhude bir iştir.
TARİH KÜL OLDU

Kültür ve Eğitim müzesi olması beklenen tarihi İstanbul İl Milli Eğitim binası alevlere teslim oldu. Bu bina da

birçok dostluklar kurdum. Yaklaşık 14 yıldır komşuyduk. En az çalışanlar kadar yüreğim acıdı.

Resmen göz göre göre 150 yılık tarih kül oldu. İhmaller zinciri mi, kazamı yoksa sabotaj mı? Bu soru halen cevap bulmuş değil.  Vali Hüseyin Avni Mutlu ve İl Milli Eğittim Müdürü Muammer Yıldız’ın ilk açıklamalarına bakılırsa tamamen kaza.  

İlk etap da yangının elektrik kontağından çıktığı düşünülüyor. Şimdi ne olacak? Vali bey binanın orijinal taslağı elimizde var, yani aslına uygun yeniden imar edilmesi mümkün. Telafisi mümkün olan bu yangın karşısında buruk bir sevinç yaşıyoruz. Ama öyle bir yangın var ki; oda annelerinin yüreğinde, onu ne söndürecek ne su var, ne de dindirecek ilaç. Fakat o annelerin acılarına bir yenisini eklememek için yapılacak çok şey var. Birincisi artık bu sorunu alevlendirmek isteyen, bileyerek ya da bilmeyerek katkı yapanları tedavülden kaldırmak. İkincisi empati kurarak sorunların üzerine gitmek. 
Sayın Başbakan; temennim o ki; yerel seçimler yaklaşırken bu sorunu ötelememeniz. Şimdi kış olduğu için ölümler durmuş ama yarın yaz gelecek yine acı gelecek, yine ölümler olacak diye korkarım. 

İstanbul Times / Hekimoğlu Süleyman Özcan