Bir devlet varlığını sürdürebilmek için kurduğu düzen içinde halkının güvenliğini ve yaşam kalitesini arttırmak için toplumdan topladığı vergileri adil bir şekilde işin ehli olan yöneticiler vasıtası ile hayata geçirmek için vardır. İktidara gelen parti veya partiler bu amaç içinde en iyi ben yaparım iddiası ile hükümet olmak için halktan seçimlerde onay alırlar. Sistem bu şekilde işlemesi gerekirken bir bakıyoruz; 2002 Kasım ayında iktidara gelenler tam bir yıl sonra çıkardığı ve 2004 yılı başında yürürlüğe giren, 5035 ve 5281 sayılı yasalarla, Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisi Kanunu`nda iki ayrı düzenleme yaptı. Her şey halkım için her şey daha iyi bir yaşam için değil mi?
Bir de kanuna bakalım mı?
“Fakirlere yardım amacıyla gıda bankacılığı faaliyetinde bulunan dernek ve vakıflara, bağışlayan gıda, temizlik, giyecek ve yakacak maddelerinin maliyet bedelinin tamamı” gider olarak yazılabiliyor(GELİR VERGİSİ KANUNU Md. 40/10, 89/6). Yani yapılan bu yardımlar, KDV`den de istisna (KDV KANUNU Md. 17)
Bu madde sayesinde SURİYE İÇ SAVAŞINDA cemaatler üzerinden bu şekilde terör gruplarına yardım edilerek paraları ise devlet tarafından KDV`den düşürülebiliyor. Yani devlet dolaylı yoldan teröre yardım ve yataklık ederken; halkın parasını iyi işlerde adil bir şekilde yaşam kalitesini arttırmak yerine hazineyi boşaltarak devleti yok oluşa götüren bir süreç ile karşı karşıyayız. Toplanan vergiler bir hülle ile geri alınınca devlet yapması gereken işleri yapabilmek için borç almaya başlar bu da yıkıma giden ve tam bağımsızlıktan parayı verenlerin uşağı olmaya giden bir yol olarak karşımıza çıkıyor.
Uygulama güzel bir yardım gibi gösterilse de; gıda bankacılığı yapan dernek ve vakıfların neredeyse tamamı tarikat bağlantılıdır. Örneğin;
Deniz Feneri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği,
Deniz Yıldızı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği,
Hızır Yardımlaşma ve Dayanışma ve Dayanışma Derneği,
İnsan Eğitimi Kültür ve Eğitim Vakfı gibi…
Siyasi iktidar bu tür dernek ve vakıflar üzerinden politika yapmaktadır. Fakir vatandaşlara gıda, yakacak, giyecek dağıtan bu tür dernek ve vakıflara yapılan yardımların tamamının yani % 100`ünün elde edilen gelirden düşürülmesi, yapılan bağışlara “büyük bir vergi avantajı”sağlıyor. Sonra baktılar bu düzen çok güzel siyasilerin AİLE VAKIFLARI türemeye ve üremeye başlayarak mağdur edebiyatı ile paraları kendi ceplerine indirmeye başladılar.
Sonuçta ne mİ oluyor? Devlete verilen vergiler geri alınarak vergi hüllesi yapılarak devlet zayıflatılıyor. Vakıfları ve dernekleri kontrol edenler ise hem toplumda saygınlık kazanırken hem de ceplerini doldurarak dünyalıklarına dünyalık ekliyorlar.
Tabi bununla kalınsa iyidir. Bir de tarikatlar şu sıralar para toplayamayan cemaatler okullara dadanmış durumdadır. Hatta eline kırtasiyeden aldığı bir makbuz ile Kontrol edilmedikleri içinde paraya para demiyorlar. Hatta bu aralar girdiğiniz dükkanlar da şeffaf camlı yardım kutuları ile işi ilerlettiler. Halkımız yardım ettiğini zannetsin, onlar ise dünyalıklarını arttırıyorlar.
“Ey halkım herkes kendi evinin önünü temizlesin, komşusunun veya akrabasının yardıma muhtaç olanlarına yardım edin. Yoksa bu vakıflar işi en sonunda devleti yok oluşa götürecektir bilesiniz.”
Örneğin; Deniz Fenerine veya başka İKTİDARIN AİLE VAKIFLARINA veya bir derneğe 100 TÜRK LİRASI yardım veya bağış yaparsanız, bu bağış tutarının tamamını gider olarak elde ettiği gelirden düşebiliyor. Yani bunu devletten tahsil ediyor. Görüntüde yardım etmiş gibi gösteriliyor. Yani halkın verdiği paralar vakıflar aracılığı ile devletten geri alınıyor. Peki bu paralar nerede?Halkımız yine mağdur edebiyatı ile “KERİZ” durumuna düşürülüyor… Benden söylemesi… Devleti yöneten iktidar kime hizmet ediyor?
Bir de başka bir örnek vereceğim… Çifte standart uygulaması yapılıyor… Nasıl mı?
Atatürk Düşünce Derneği,
Mehmetçik Vakfı,
Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı,
Çağdaş Yaşamı Desteklenme Derneği…  gibi gıda bankacılığı ile ilgisi olmayan dernek ve vakıflara 100 Türk Lirası bağış yapan bir vatandaş, bu bağıştan sadece, beyan ettiği gelirin % 5`ine denk gelen kısmını gider göstererek devletten geri alabiliyor. 
“BU NE PERHİZ BU NE LAHANA TURŞUSU” DEĞİL Mİ?
Bütün vakıflara % 5 olsa bu eşitlik ilkesi olduğu için güzel bir yönlendirme olur. Hem devlet vergisini toplamış olur hem de yardım edenlere bir hak verilerek onların bu ulvi davranışları karşılığında güzel bir hareket yapılmış olur. Söylenecek çok şey var da;
“GÖRÜNEN KÖYE KILAVUZ GEREKMEZ”…
Kendi elimizle TÜRKİYE CUMHURİYETİ`ni yok eden bir yapıyı başa getirdik. Yani VİRÜSLER VUDÜDUN GÜCÜNÜ KENDİNE KAN (SEMAYE) YAPMIŞ OKEYE DÖNÜYOR…
“EY HALKIM VE DEVLETİN (VUCÜDUN KUVVETLERİ)KAN KAYBEDİYORUZ. HEMDE İÇERDEN… UYAN DA BALIĞA GİDELİM”
Sevgi ve saygılarımla… ATI ALAN ÜSKÜDARI GEÇİYOR… GÖREN VAR MI? YOKSA BAKIYOR MUSUNUZ?..
    ATAMİRAS I ULUS…   murat akbaş