Bağcılar Belediyesi tarafından düzenlenen 18. Çocuk Şurası’na Suriyeli öğrencilerin toplumun bazı kesimlerinde Suriyeli düşmanlığı yapanlara ders olacak sözleri damga vurdu. Yaptıkları sunumda savaşın acı yüzünü anlatan Suriyeli çocuklardan Lemya Mustafa, bir öğrencinin “Size küçümseyen gözlerle bakanlar oldu mu? O bakışlardan rahatsız oldunuz mu?” sorusuna “Bize farklı bakışlarla bakanlar oldu ama onlara rağmen hayatımızdan memnunuz. Bir gün onların da bizi anlayacağını düşünüyoruz” cevabını verdi.

Bağcılar Belediyesi tarafından geleneksel hale getirilen ve bu yıl 18.’si gerçekleştirilen Çocuk Şurası’nda farklı okullardan minik öğrenciler bir araya geldi. Halk Sarayı’nda düzenlenen programın açılış konuşmasını yapan Bağcılar Belediye Başkanı Lokman Çağırıcı, Bağcılar ailesi çocuk şuralarını 18 yıldır özveriyle sürdürdüklerini belirterek, “Artık tohumun büyümesi aşamasını geride bıraktık, şimdi meyvelerini toplamaya başlıyoruz. Biz onların fikirlerinden ve sunumlarından geçmişte olduğu gibi yine faydalanacağız. Eğitime çok önem veriyoruz. Ecdadımızın mutlaka gurur duyacağı bir gençlikle bu ülkeyi inşa etmek zorundayız ve gelecekte Aziz Sancar ve Fuat Sezginler gibi ilim ve bilim adamları yetiştirmek zorundayız” dedi.

Konuşmalarının ardından araştırma yapan öğrenciler sahneye çıktı. Mahir İz Ortaokulu “Savaşın Çocukları: Türkiye’deki Göçmen Çocukların Sosyalleşme Süreci”, Vakıflar Ortaokulu “Ders Dışı Etkinliklerin Çocukların Gelişimine Etkileri”, Sebahattin Zaim İmam Hatip Ortaokulu “Sosyal Medya ve Aile İçi İletişim” ve Erol Battal Ortaokulu öğrencileri ise “Deprem Konusunda Ne Kadar Bilinçliyiz?” konularında sunumlar yaptı.

Ülkemizdeki savaştan dolayı bilmediğimiz yerlere savrulan ve hayata tutunmaya çalışan çocuklarız

Şurada en çok dikkat çeken konu ise savaşın canlı tanığı olan Suriyeli iki çocuğun yaptığı “Savaşın Çocukları: Türkiye’deki Göçmen Çocukların Sosyalleşme Süreci” oldu. Mikrofonu alan öğrenciler savaşın soğuk yüzünü, yaşanan zorlukları ve alt üst olan hayatlarını anlattı. Halepli Esra Ali, şöyle konuştu:  “Biz savaşın çocuklarıyız. Ülkemizdeki savaştan dolayı bilmediğimiz yerlere savrulan ve hayata tutunmaya çalışan çocuklarız.  Yaklaşık yedi yıldır sekiz kardeşim, annem, babam ve ben Türkiye’de yaşıyoruz. Suriye’deyken her çocuk gibi benim de mutlu bir hayatım vardı. Oyunlar oynadığım sokağım, her gün hayallerim için gittiğim bir okulum vardı ama bu fazla sürmedi. Bir sabah her şeyden habersiz yine arkadaşlarımla oyun oynayacağımı hayal ederken gözlerimi silah ve bomba sesleriyle açtım. O anda aklıma gelen tek soru daha dün her şey yolundayken bugün neden bunların olduğuydu. Nereye gideceğimizi bilemiyorduk. Türkiye bize kucak açtı ve İstanbul’a geldik. Kalacak bir yer bulmak, maddi olarak ihtiyaçlarımızı giderebilmek için ben de çalıştım. Dilini bilmediğim, öğretmenlerini ve derslerini bilmediğim bir okulda eğitim göreceğim için endişeliydim. Hiçbir zaman arkadaşım olmayacağından korkuyordum ama sandığım gibi olmadı. Çok sıcakkanlı arkadaşlarım oldu. Ben onları sevdim onlar da beni sevdi. Zamanla Türk arkadaşlarımla vakit geçirerek ve Türkçe kitaplar okuyarak Türkçemi ilerletmeye çalıştım. Artık dersleri anlıyordum. Her şey yoluna giriyordu artık.” Ülkesini çok özlediğini söyleyen Ali, okuduğu “Vatanım” isimli şiirle herkesi duygulandırdı.

Lemya Mustafa ise “Sekiz kardeşim, annem ve babam, akrabalarımız, komşularımız ve sevdiklerimizle birlikte kendi ülkemizde mutlu bir şekilde yaşıyorduk ta ki savaş bizi savurana dek. Suriye’deyken savaş başlamadan önce, her çocuk gibi sıradan bir hayatım vardı. Şehrimize düşen bomba sesleriyle, yıkılan evlerle, gözyaşları içerisinde ağlayan kadınlarla ve çocuklarla, ailesini nasıl koruyabileceğini düşünen babalarla Halep artık yaşanmayacak bir hale gelmişti. Ve bende altı yaşında bir çocuk olarak ne olup bittiğini anlayamıyordum, sadece korkuyordum. Hafızama kazınan ve unutamayacağım anlardan biri sınırda yaşadıklarımızdı. Yaşlı annelerini, hasta babalarını, eşlerini, çocuklarını sırtında taşıyan insanlar; üzeri çamur olmuş, kıyafetleri yırtılmış perişan görünen annem ve kardeşlerim. O sınırdan geçebilirsek eğer bizim için yepyeni bir hayat başlayacaktı. O sınır, Türkiye’ye açılan o kapı bizim hayatta kalmamız, bir arada yaşamaya devam etmemiz için bir umut kapısıydı. Sekiz yıldır Türkiye’de yaşıyorum. Buraya geldiğimde altı yaşındaydım. Aslında vatanımla ilgili anılarım biraz parça parça kopuk kopuk. Oradaki evimizi, eşyalarımızı, odamı, sahip olduğum şeyleri silüet şeklinde hatırlıyorum. Ve hep şunu umut ediyorum. ‘’ Bir gün bizim topraklarımıza da barış gelecek ve biz o barış dolu ortamda yaşayabileceğiz” diye konuştu.

Bize farklı bakışlarla bakanlar oldu ama onlara rağmen hayatımızdan memnunuz

Soru cevap kısmında Suriyeli çocuklar, akranlarının yönlendirdiği soruları cevapladı. Mustafa bir öğrencinin “Size küçümseyen gözlerle bakanlar oldu mu? O bakışlardan rahatsız oldunuz mu?” sorusuna Suriye karşıtlarına ders olacak bir yanıt verdi. Mustafa, “Bize farklı bakışlarla bakanlar oldu ama onlara rağmen hayatımızdan memnunuz. Bir gün onların da bizi anlayacağını düşünüyoruz” dedi.

“Bir yerde savaş varsa orada ölen yalnızca çocuklar değildir; vicdandır, merhamettir, sevgidir, empatidir, hayallerdir” diyerek sunumu bitiren Mustafa ve Ali, “Bu süreçte bize kucak açan Türk insanlarına minnettarım. Savaşın çocukları olarak bizi önemseyen, değer veren, kaybolmamıza izin vermeyen ve eğitimimiz için elinden geleni yapan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne çok teşekkür ederim” sözleri büyük alkış aldı.

18. Çocuk Şurası’na AK Parti İlçe Başkanı İsmet Öztürk, İlçe Milli Eğitim Müdürü Mustafa Yılmaz, Çocuk Meclisi Başkanı Zeynep Yaren Gümüş, öğretmen ve öğrenciler katıldı.

Editör: TE Bilisim