Dostlar …

Daha önceki bir kaç yazımda  yazmıştım tekrar babalar günü nedeni ile yazacağım.Bilindiği üzere eskiden kölelik vardı ve genelde de zengin çiftlik sahibi hiçbir hakkı olmayan köleyi alır kırbaç zoru ile istediği işi yaptırırdı.
Bugün her ne kadar kölelik eskisi gibi zengin çiftlik sahibi ve kırbaçla olmazsa bile şekil değiştirdi. Bugünkü kölelik daha zor ve çetrefilli hale gelmiş.

Cebimizdeki kredi kartı KIRBAÇ’ tan daha tehlikeli hale gelmiş. Her şeyden önce kredi kartı kırbacı ile ALLAH ‘a ve resulüne meydan okumak demek olan FAİZ illetine bulaşıyoruz. 
İhtiyaç olmayan çok şey sanki temel ihtiyaçmış mertebesine gelmiş. Helal yoldan kazandığımız paralar bu sonradan oluşmuş ihtiyaçlara yetmeyince bu seferde helal haram demeden yeni kaynakların arayışına giriyoruz. 

Muzdaribim….

Yıllardır ailelerin felaketine sebep olan FAİZ ileti ile alakalı yazılar yazarak bu melanetle savaşmak gerektiğini yazarım. Her ne hikmetse FAİZ'in haram olduğunu adı gibi bilen bir çok dostun bu konuda tek kelime etmemeleri beni üzüryor.

Hatta içlerinde bazıları da sert yazılar yazdığımızı ifade ederek bu gidişle gazetemizin kapatılabileceğini söyleyenler bile olmasına rağmen bir tanesi bile Hüseyin bey Peygamberimiz döneminde Mekkede yaşayan Amroğulları ile Mugireoğullarının FAİZ ile para alıp vermeleri üzerine efendimiz valisine bir mektup yazarak her iki kabileye söyle bu yasak ve günah fili yapmasınlar diyor. Faiz ile para veren taraf biz anlaştık ve Faiz almaktan vazgeçmeyeceğiz cevabını valiye iletirler. Vali de bu durumu aynen Efendimize bir mektıup ile iletir.

EMİR
 kesin ve nettir "YA FAİZ ALMAKTAN VAZ GEÇERLER" yada onlara ordunla HARP ilan edeceksin der. Bu durumu iki kabileye aktaran valiye verilen cevap şudur. BİZ ALLAH'A VE RESULÜNE HARP İLAN EDECEK GÜCÜ KENDİMİZDE görmüyoruz diyerek FAİZ almaktan vaz geçtikleri tarhi kayıtlarda mevcuttur.   

FAİZ
 LANETLENMİŞ Bİr pisliktir

Görünürde yaptığımız işte para kazanıyoruz .Ancak Faiz illetine bulaştığı için kazancımzıda bereket kalmıyor. Düşünsenize bir kova temiz suya bir dama sidik düştüğü zaman nasıl ki o su artık temiz değilse kazancımız da aynen o şekilde oluyor.
Bugün nüfusumuzun % 99.9’u benim kazancıma Faiz İlleti bulaşmıyor diyemezzz. Arkadaş önce kendimden bahsedeyim istemediğim halde 11 tane banka cebime birer kırbaç koymuşlardı.  Bende bir zamanlar bu kırbaçlarla kendime eziyet ediyordum. Kırbaç sayısını bire düşürdüğüm halde yinede  ister istemez KREDİ kartı kırbacı ile Faiz illetine bulaşıyorum.  

Doğalgaz faturası ayrı bir        KIRBAÇ  

Telefon faturaları ayrı bir         KIRBAÇ 

Su faturası ayrı bir                   KIRBAÇ

Elektrik faturası ayrı bir           KIRBAÇ

Aşırı arzu ve istekler ayrı bir    KIRBAÇ

Kısaca meşru, insani ve İslami bir yaşam dışındaki her şey bizlerin ensesine birer KIRBAÇ olarak iniyor. 
Eskiden çiftlik sahibi çizmeli beyefendi atı ile gezer canı sıkıldığı zaman kölelere bir Kıraç darbesi indirir ve yoluna  devam ederdi. Bugün ise zengin çiftlik sahibi bankla olmuş kırbacı  da cebimize koydukları kredi kartı olmuş.

O zamanlar Köle kırbacı yer kafası net olarak verilen işi yapmaya çalışırdı. Simdi ki kırbaç öyle bir şey ki 24 saat düşünmek zorundasın. Bu ayki A bankasının kredi kartının minimum borcunu ödemek için B bankasının kredi kartında aldığım para yeter mi yetmez mi ?  Peki bu ay aldığım parayı gelecek ay daha da artacak şekilde nasıl öderim ?

Kısaca ALLAH’ a ve resulüne Harp ilan etmek olan FAİZ illetinden kurtulmadığımız sürece başımız rahata ermeyecek… Kazancımızda bereket kalmayacaktır.

Batı tüketim toplumunun senede bir kez dahi olsa çocukların babalarını hatırlamaları için her yılı Haziran ayının ikinci haftasını Babalar günü olarak ilan etmişler.

Arkadaş dört çocuk babası olarak evlatlarımın beni senede bir kez hatırlamalarını istemiyorum. Benim böyle bir güne de ihtiyacım yok. Dinimiz ve geleneklerimize göre yaşarsak her şey daha güzel olacak inşallah.
İstanbul Times “gabuğunu “kırıyor

İnsanın yaptığı işin karşılığını görmesi kadar mutlu bir durum yoktur sanırım. İstanbul Times Gazetesini kurmadan önce basın yayın alanında ciddi çalışmalarım ve bilgi birikimlerim vardı.
Zaten Ortaokulu Cağaloğlu Mahmutpaşa ortaokulunda okudum. Okulumuzun ön tarafından  Cumhuriyet Gazetesi, yan tarafın da Milliyet diğer bir tarafından da Hürriyet olmak üzere tüm ulusal gazeteler sesimizi duyacak mesafede yer alıyordu.

Tabi o zamanlar teknoloji bu kadar gelişmemiş ofis boylar yeni eski tabiri ile çıraklar sürekli ellerinde film taşırlardı. Böyle bir ortamda gençliği şekillenen bir kişinin yapması gereken  işte  haliyle gazetecilik olmalı idi.  Allah nasip etti diğer ticari işlerimizin yanında bir de sevdiğimiz gazetecilik mesleği bize nasip oldu.

Her gün onlarca ilginç mail ve telefon alıyoruz 

Gazetemiz 5 yılda çok güzel yerlere geldi. Camiye gidiyoruz Ak saçlı amcalar sarılıp Ayasofya yazınızı okudum çok güzeldi Allah yar ve yardımcınız olsun diyor. Sokakta yürüyorsun genç delikanlı Annesine veya babasını bu amcanın resmini İstanbul Times Gazetesinde görmüştüm bu yazar diyor.

Bir bakıyorsunuz bir anne arıyor… Yıllar önce kızım Anadolu lisesini kazanmıştı . Okul idaresi bizim hakkımızı yemek istemiş bizde Zeytinburnu Belediye başkanı Murat Aydın’da yardım istemiştik. Başkan yanında bir çok büyük iş adamı olduğu halde bizimle ilgilenmiş ve haksızlığa uğramamızı engellemişti bugün kızım mimar olduysa bundan başkanın emeği çok diyerek teşekkür etmek isteyenden tutun,değişik arzu ve
taleplerle bizimle irtibata geçen okurlar görünce çok mutu oluyorum.

İnşallah okurlarımızın ilgi ve alakası ile daha da güzel yerlerde olacağımıza inancımız tamdır.
 
Bir kez daha bizi yalnız bırakmayan okurlarımıza,reklam verenlerimize ve dostlarımıza teşekkür ederiz.

İstanbul Times / Hüseyin ÇETİNER 14 Haziran 2012