10 yıl önce böyle isimler itibar görebiliyordu. Çünkü Avrupa’dan çok gerideydik. Hiç olmazsa bu tür isimlerle kendimizi kompleksten biraz kurtarmış olabiliyorduk.

Avrupa’nın ekonomisine, teknolojisine, bilgisine, demokrasisine ulaşamamış olsak da isimlerini elde edebilmenin mutluluğunu(!) yaşayabiliyorduk… 

Ama şimdi köprünün altından çok sular aktı. Artık bir çok Avrupa ülkesi Türkiye’ye imrenmeye başladı. İhracatımız on yıl kadar önce 30 milyar dolar kadardı, şimdilerde 140 milyara yaklaşmış. Yine eskiden basit bir sağlık operasyonu için Avrupa’ya ABD’ye gidilirdi, şimdilerde Türkiye’ye, Almanya dahil bir çok Avrupa ülkesinden tedavi amaçlı gelen insanlar mevcut...

Daha buna benzer çok örnek verebiliriz. İşte o şartlar altında iken yabancı isimlere ilgi duymamız, özenmemiz normal karşılanabiliyordu…

Bu kadar gelişmeler kaydedildikten sonra hala yabancı isimlerde ısrar edenlere tepki göstermemek elde değil.
Veo tepkilerin gösterildiği yerlerden biri de Küçükçekmece Belediyesi’nin inşa ettirdiği ve “Arenemega” ismi verilen kültür, sanat merkezi...

Avrupa’nın en büyük gösteri merkezi olduğu bildirilen bu ve bunun gibi projelerle Türkiye’nin dünyaya tanıtımını yapma fırsatını ele geçirmişken, sen kalk buraya yabancı bir isim ver.
Kesinlikle yanlış. Hatta yanlışın da yanlışı…

“Arena” denince benim aklıma önce, gladyatörlerin birbirlerine öldürene kadar dövüştürüldüğü alanlar geliyor. Böylesine iğrenç, sadizm çağrıştıran gelenekleri hatırlatma adına bile bu isim çok itici…

Zaten Sayın Başbakan Erdoğan da, söz konusu merkezin açılışında bu ismi beğenmediğini ve değiştirilmesi konusunda düşüncesini beyan etti,Türkçe hassasiyetinin yeniden kazanılmasını istedi…

İnşallah, önce Zeytinburnu’ndakiCentral Park'a, şimdi de Küçükçekmece’deki Arenamega’ya gösterilen tepkilerden herkes birer ders çıkarmış olur.

PEKİ NASIL BİRİ İSİM OLMALI?

Bizce, burada biraz ticari düşünmek lazım.

“Kültür ve sanatın, hatta bir bölümünde sporun icra edileceği bir esere ticari gözle bakılır mı?” demeyin.
Madem Avrupa’nın en büyük gösteri merkezi konumunda, o zaman her anıldığında Türkiye’nin, İstanbul’un isminin geçeceği ve dolayısıyla ülkemizin reklamının yapılacağı bir isim üzerinde çalışılmalı. Elbette ecdadımızın, elbette kültüre, sanata damgasını vurmuş insanlarımızın ismini yaşatmak gerekir. Ama şimdi biraz farklı düşünülmeli…

Mesela burada bir etkinlik izleyen bir Alman’ın, bir İngiliz veya başka bir ülkenin bakanı, milletvekili ya da bir vatandaşı, ülkesine gittiğinde, “Türkiye’de, Büyük İstanbul’da izlediğim…” şeklindeki cümlesi, ne kadar güzel olur değil mi ? 

Hem Türkiye’nin hem de İstanbul’un büyüklüğünü anlatma fırsatı dururken, her yere konulduğu için artık sıradanlaşmış, bir özenti haline geldiği apaçık ortada olan “arena” isminde karar kılmanın bir anlamı var ?
“Küçük İstanbul” yakıştırması yapılan Küçükçekmece’de inşa edilen böyle bir esere “Büyük İstanbul” ismi çok daha yakışır gibimize geliyor…


İstanbul Times / Müslüm Aktürk