Dünya kurulduğundan beri kavga, şiddet, zulüm var ve dünyanın sonuna kadar da böyle sürecek. Ancak insanın fıtratındaki bu kötülük bazı coğrafyalarda o kadar acımasız ki bırakın görmeyi uygulanan işkenceleri, baskıları duymak bile yürekleri parçalıyor. İşte o yürek parçalayan şiddetin kol gezdiği yerlerden biri Arakan… Hatta dünyada şu anda uygulanan en korkunç zulüm, baskı, şiddet Arakan’da diyebiliriz… 

Arakanlı Müslümanlar o kadar çaresiz durumdalar ki; kendilerine uygulanan haksızlığı, zulmü şikayet edecek bir makam bile bulamıyorlar. Zira insanlıkla bağdaşmayan şiddeti uygulayanlar bizatihi güvenlik güçleri… 

Bir yerde okumuştum, bakın bu asırda dünyanın hangi ülkesinde böyle zulüm uygulanıyor. 

Camiler, köyler yakılmakta, mescit ve medreselerin tamiri devletten izin alınamadığı için mümkün olmamaktadır. İzinsiz tadilat 6 aydan 6 yıla kadar hapisle cezalandırılabilmekte. Tüm aile bireylerinin tamamının yer aldığı bir fotoğraf her yıl hükümet yetkililerine teslim edilmek zorunda. Arakanlılar doğan ve ölen her aile bireyi için devlete vergi vermesi gerekiyor. Müslümanların seyahat özgürlüğü yok. Bir köyden başka bir köye gitmek bile vergiye ve izne tabi. Müslümanların beton ev yapması yasak, ahşap yapmak zorunda. Devlete ait olduğu farzedilen bu evin yanlışlıkla yanmasının karşılığı ise 6 yıl hapis cezası. Bir Müslüman işyeri açabilmek için bir Budistle ortak olmak zorunda. Budist sermaye koymadan işletmenin yarısına ortak olmakta. Müslümanlar hayvanları için her yıl devlete vergi ödemek zorunda. Müslümanların evlenmesi izne tabi durumda. Evlenmek isteyen Müslüman kadın ve erkekler, devlete vergi vermek durumunda. Vergilerini ödeseler bile devlet izin vermezse evlenememekte. Müslümanlar hastalandıklarında devletin hastanelerine gidememekte. Müslümanlar en fazla liseye kadar okuyabilmekte. Müslümanlar sabit telefon, cep telefonu ya da motorlu taşıt sahibi olamamakta. Müslümanlar hiçbir ücret verilmeksizin devletin ve Budistlerin işlerinde çalıştırılabilmekte. Müslümanların vatandaşlık hakları ve kimlikleri ayrıca pasaportları bulunmamakta… 

Arakanlıların uğradıkları soykırımı, ülkelerinden kaçış serüvenlerini, kaçarken yollarda yaşadıkları sıkıntıları, ölümleri, sığındıkları ülkelerdeki dramlarını, imtihanlarını buradaki yazıya sığdırmak mümkün değil. Ne yazık ki insanlık dışı bu muamele gizlenmeye ve inkar edilmeye çalışılsa da dünyanın gözü önünde hala devam ediyor. Bu kanı, bu zulmü, bu soykırımı azaltmak ve ortadan kaldırmak için İslam ülkelerinin çoktan harekete geçmesi gerekiridi. Ama birbiriyle uğraşmak durumunda bırakılan İslam devletlerinden maalesef hızlı bir çözüm getirilmesi için gereken çabayı göremiyoruz. Haliyle görev yine Türkiye’ye düşüyor. 

NE YAPILABİLİR?

Zulüm altında inim inip inleyen Arakanlı Müslüman kardeşlerimiz Türkiye’ye getirilebilir. 3 milyon Suriyeliye kucak açan devletimiz, milletimiz elbette bir milyon Arakanlı için de aynı özveriyi gösterebilir. Türkiye’de köyden kente göçün yoğun bir şekilde arttığı ve kırsal alanlarda değerlendirilmesi gereken tarlaların atıl durumda olduğu herkesin malumu. Afganlıların Ceylanpınar’a yerleştirildiği gibi Arakanlılar da ihtiyaç duyulan bir bölgede ikamet ettirilebilir. 
Ha bir milyon Arakanlıyı Türkiye’ye getirmek zor ise sığındıkları ülkelerde yine Türkiye’nin önderliğinde yerleşim yerleri inşa edilebilir. 

 

KAMPLAR ÇARE DEĞİL

Arakanlıların canlarını kurtarmak için ilk sığınmayı düşündükleri komşu ülke Bangladeş. Ancak oradaki kamplar ‘ölümü gösterip sıtmaya razı etmek’ gibi bir durumda. Bir çoğumuz televizyonda izlediğimiz için kamplarda yaşanan dramları anlatmıyorum. Dolayısıyla kamplar çare değil. İnsanları çök kötü koşullarda yaşamaya mahkum etmek yerine ‘ayaklarının üzerinde durabilecek bir imkana kavuşturmak’ daha doğru olur diye düşünüyoruz. 
Rabbim, çok zor bir imtihandan geçen Arakanlı kardeşlerimize dayanma gücü versin ve bir an önce bu zulümden kurtulmalarını nasip etsin…