Ak Parti İstanbul il başkanlığını 2007 den 2015 Şubat’ına kadar başarılı  bir şekilde yöneten Mali Müşavir Aziz Babuşçu görevi yardımcısı Dr.Selim Tenurci’ye devretti.

8 Şubat 2015 de Sinan Erdem’de yapılan 5.Olağan kongre’de Ak Parti ilk önce 7 Haziran 2015 de yapılacak  genel seçime odaklandığını ve amacının da iktidar olmak veya birinci parti olmak olmadığı, Mahalle  başkanından genel başkanına kadar herkesin ortak düşüncesinin en az 330 milletvekili ama ideal ve isteten vekil sayısın da 367 olduğunu konuştuğum herkesten duydum.

Peki bu mümkün mü ?

Şu an Ak Parti’nin rakibi CHP olarak görülüyor.  Ama CHP’ye göz attığımız zaman İstanbul il başkanlığına Ankara ile bütünleşmiş Murat Karayalçın’ı İstanbul il başkanı olarak atadı. 

Sayın Karayalçın İstanbul CHP il başkanlığına atandığı zaman 7 Haziran 2015 genel  seçimine 5 ay vardı. Her ayda 4 hafta olduğuna göre seçime kadar 20 haftalık bir zaman kalmış oluyor. 

İstanbul’un ise 39 ilçesi var. Murat Karayalçın’ın her ilçeyi biraz tanımak için bir hafta ayırdığını düşünsek kendisine 39 hafta lazım olacak.  Ama il başkanı atandığı gün seçime 20 haftası vardı.

Oysa Ak Parti İl başkanı olarak kongrede çıkan Dr.Selim Temurci İstanbul ‘da okumuş,yıllardır Aziz Babuşçu’nun yardımcılığını yaptığını düşünürsek hem teşkilatını,hem belediyeleri hem de Ak Partinin iş yapma pratiğini çok iyi bildiği halde rakip partinin İstanbul il başkanı olarak atanan Karayalçın’ın aynı şartlara sahip olmadığını görmek mümkün.

CHP kendi içinde bütünlüğünü sağlayamamış bir parti görünümü veriyor

CHP’nin bir önceki seçimde Flaş bir isim olarak partisinden vekil yaptığı Emine Ülker Tarhan parti’den ayrılıp kendi partisini kurdu. Prof.Dr.Süheyl Batum ihraç edildi. Tayfun içli daha b bugün istifa ederek partisi aleyhine zehir zemberek bir açıklama yaptı. Özetle CHP bu yapısı ile her ne kadar ana muhalefet olarak görünse de İKTİDAR namzedi olarak görmem zorlaşıyor.

CHP’nin iktidar olması için KOBİ’lere,Memur’a,İşçiye,fakire fukara’ya umut olduğu bir düşüncesi ve projesi yok. Var ise de bunu halka anlatma sorunu olduğunu düşünyorum.

Ak Parti şu an yargının iptal ettiği Kaçak Kayıp bedelinin abonelerden tahsil edilmesinin geri gelmesini isteyecek kadar  zenginden yana olmaya çalışıyor ve Muhalefet bunu halka şikayet etmiyorsa orada sıkıntı var demektir
Yıllardır dere yataklarında ve uygun olmayan bir çok lokasyonda Ak Parti iktidarı binlerce binanın yapımına izin verdi muhalefet bunları sağlıklı bir şekilde işlemeyi beceremiyor. 

CLK Boğaziçi elektrik’i satın alan Konsorsiyum yetkililerinden birisinin telefon tapelerinde yaptığı konuşma da “Biz Milletin anasını ….” dediği basına yansıdı. İşte Hükümet halka böyle alenen hakaret eden bir iş adamının sahipleri içinde yer aldığı BEDAŞ’a kıyak yapmak için kaçak kayıp  bedeli için gözümüzün içine baka baka torba yasa ile bu firmaların haksız ve haram kazançlarına kazanç katması için MECLİS’i bu haksızlığa alet etmeye   yeltenirken ne CHP’de ne de MHP de gür bir sesin çıktığını göremedim ne yazık. Bunları yazarken  de tek taraflı Ak Parti düşmanlığı da yapmıyorum. Bu yasanın çıkması için Çaba sarf eden bir partiyi halka şikayet etmeyi beceremeyen bir muhalefet partisine neden oy verelim ?

Başkası birilerinin kullandığı ve bedelini ödemediği kaçak elektrik  bedelini firma işin kolayına kaçarak biz abonelerden alıyordu. Yargıtay bunun haksız bir uygulama olduğuna karar vererek iptal etti. Ak Parti hükümeti meclisteki çoğunluğuna güvenerek halkın menfaatlerine göre hareket etmesi gerekirken yargının verdiği kararı KADÜK yani geçersiz kılmak için yasa değişikliği yapacak olması normal şartlar altında bunu savunan parti için siyasi bir İNTİHAR olması gerekirken  sağlıklı bir muhalefetin olmayışından dolayı İktidar partisi olan Ak Parti istediği her şeyi yapabiliyor.  

Muhalefet iktidarın iyisini de kötüsünü de seçmene anlatacak 

Muhalefet halkın karşısına çıkarak Ak Partinin halkın hizmetine sunduğu duble yolları,Marmaray’ı ,Ulaşımdaki uygun fiyatı,sağlık alanında ki gelişmeleri (son dönemlerde geriye gidiş var ise onları da) anlatacak, Kaçak kayıp, Telekomdaki sabit bedel akar yakıttaki aşırı vergileri,kısaca  halkın menfaatine olmayan hükümet icraatlerini de anlatıp oy istemesi gerekmez mi ? 

Bir basın mensubu,bir esnaf,akaryakıt tüketen bir sürücü,kullanmadığım hizmetlerden dolayı faturalardan TRT payı,Kaçak Kayıp bedeli,enerji fonu gibi uydurma isimlerle benden alınan bedellerin hesabını soran bir muhalefet olmadan  bu ülkede demokrasi gelişmez. Ödediğimiz hizmet bedelini ödemeye eyvallah ama kullanmadığımız herhangi bir hizmet için SAĞMAL İNEK yerine konulmak istemiyorum. 

Sonuç olarak ülkemize sağlıklı ana muhalefet ve muhalefet gereklidir.


İstanbul Times / Hüseyin ÇETİNER