Gerçeğimizle yalın yüzleşmenin yolu, Türkiye’de halk olarak sadece Türkler yaşıyormuş gibi bunun üzerine kurgu ve bir devlet yapısı çarpık bir şekilde inşa edildi.  Devlet organizasyonu kurumsal olarak manipülasyonlarla kıyımlar yapma gerekçelerini oluşturdu. Bu memlekete yıllarca sorun getirir diye Kürt olduğunu, kökenini gizleyen her meslekte milyonlarca insanın yaşadığı çok net bilinen bir gerçektir. Kürt halkının başına gelen bunca olaydan sonra gerisini siz düşünün. Kürt dilinden ve kökeninden dolayı insanların hayatları karartıldı. Tarihi başta olmak üzere Türkiye’nin tüm yasalarını ve anayasasını Kürtleri yok sayarak kurdular. Egemen güçler tarafından Kürtlerin tüm hakları gasp edildi. Bu da yetmezmiş gibi Kürt halkının varlığı bile yasa ve kanunlarca yasaklandı, inkâr edildi. Bu süreçle beraber imha ve asimilasyon politikaları devreye alındı. Kürtleri raptı zapta almak konusunda her yol mubah kılındı. Kürt diline yapılan baskı Anne- Baba ebeveyni ile çocukları arasında fiili bir dil sorunu, biri birlerini anlamamaya sebebiyet verdi. Aile arası diyalog iletişim kurma bağı koparıldı. “Adeta devlet eli ile bu memlekette soysuzlaştırma meşrulaştırıldı.” “Söz konusu vatan ise gerisi teferruattır” sapkınlığı ile her yer tarumar edildi. 
Tüm bunların yerine “Söz konusu İnsan ise gerisi teferruattır” ikame edilmedikçe, başta devleti yönetenlerin anlayışına hümanizm hâkim olmadıkça, devlet organizasyonunun kurumsal mantığı ve paralelinde tüm halkın anlayışının esası “İNSAN” olmadan bu ülkenin uygar bir devlet ve toplum olmasında söz edemeyiz. “Bu yeni yapılacak anayasada toplumsal mutabakat metnimizin temeli esası İNSAN olmalıdır.” Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed S.A.V.’in “ Bir günlük adalet, altmış yıllık ibadetten faziletlidir.” sözünü yöneticilerimiz ilke edindiği an bu ülke huzur ve refaha kavuşur.
Sayın Başbakan’ın “Dersim katliamı belgeleri” ile “Bu, bir katliamdır.” sözü ve Devlet adına özür dilemesi gayet erdemlidir. İyi de taş attılar diye çocukları çıkarılan Terörle Mücadele Kanunu ile onlarca yıl mahkûm ederek, zindanlara atarak, yaşları reşit bile olmayan bu çocukların algısı ve doğurduğu travmalar sonuç itibarı ile aynı değil midir?  Size göre terörist, bana göre çocuk olan bu çocukların tamamının yakın akrabaları şanlı devlet tarafından öldürülmüş, faili meçhul edilmiş, yerlerinden kopartılıp sürgüne sürülmüş, köyleri yakılmış yerleri ve yurtlarından penaber (sürgün) edilmişlerin çocuklarıdır. 
Bana göre asıl topluma doğru söyleyen “geçmişin gerçeğiyle yüzleşmemizi sağlayan” gerçek mesaj veren “Kral çıplak”  diyen o çocuklardır. Vay efendim! Aileleri neden sahip çıkmıyor bu çocuklara?  Bunca yanlış ve zalim politikalara karşı o çocukların taş atmaması anormaldir.  Peygamberimiz Muhammed SAV : “Haksızlık karşısında susan, doğruları söylemeyen dilsiz şeytandır” diye buyurmuşlardır.  Mutlaka acı olsa dahi doğruları söylemeliyiz. Hemen en yakın tarihte ki taze örnekleri verelim; Kartepe feribotunu kaçıran Mensur Güzel’i baygın veya yaralı etkisiz hale getirerek yakalamak daha sonra adalet önünde yargılamak mümkün iken neden öldürdünüz diye soruşturduk mu? Yasalara karşı suç işlese, katil olsa dahi devletin görevi kolluk güçlerinin yapması gereken o suç işleyen kişi veya kişileri  “öldürmeden yakalamaktır.” Devletin kolluk güçlerinin anlayışı “Söz konusu suç işleyen Kürt ise “önce vur sonra dur.”  Kazan Deresi’nde cesetleri DNA testleri ile tanınmaz halde olan ister terörist ister gerilla deyin bu memleketin çocuklarının annelerinin algısı sizce, ne olur? Bu ölümlerle sorunlar gerçekten çözülüyor mu? Daha insani bir metotla, insanları yaşatarak, sorunları barışçıl bir yolla çözmek çok mu daha zordur? Otuz yıldır kendi toprağına bomba yağdıran bir ülke, bu fakir halkın vergileri ile bomba ve silahlara yaptığınız harcama doğru mudur? Bunun yerine insanları yaşatsan, örneğin bilim adamlarının altını çizerek işaret ettiği, milyonlarca insanın ölümüne sebebiyet verecek deprem gerçeğine karşı dayanıklı yapılara kavuştursan daha iyi olmaz mı? Tarih sizi nasıl anlatır? Ak Parti’ye destek veren Kürt halkı buna ne diyor? Bir merakınız oldu mu? 
Bakınız, Türkiye’nin başka bir şehrinde trafik cezası tatbik eden iki polis memurundan birini vatandaş silahını çıkarıp takır takır öldürdüğünde yanındaki diğer memur biber gazı ile katili etkisiz hale getirip yakalıyor. Aradaki farka bakınız. 
KCK’da alınan tamamı hukuk insanı 33 Avukat ne yapmışlar? En temel hukuki hak olan “savunma hakkı” yapan bu Avukatlar, ceza evinde mahkûm olan müvekkilleri ile görüşme yapmışlar. Tüm görüşmelere devlet izin vermiş. Bu görüşmelerin mahiyetini devlet tamamını belgelendirmiş. Birde diğer saçmalığa bakın! Bir taraftan devletin en üst düzey görevlileri ile her tür görüşme ve yazışmayı serbest yapacaktır. Diğer taraftan Öcalan’ın savunmasından sorumlu Avukatlarını sudan gerekçelerle alın atın içeriye, siyaset yapanları halkın seçilmiş iradesini zindana atın ve sonra da bunun adına hukuk deyin. Kim inanır buna? Ara rejimlerde bu denli baskı görülmedi. Bu kadar cezaevleri, düşünen fikir insanları, aydınlar, yazarçizer, gazeteci, akademisyen, hukukçularla doldu taştı yer kalmadı artık. Buna demokrasi,  normalleşme ve hukuk diyeceksiniz.  
Almanya Devletinin hukuku evrensel gerçek manada demokrasi ile yönetilen uygar bir devlettir. Başbakan Angela Merkel ırkçı nazi yapılarının 10 Türk dönerciye karşı işlediği cinayetler karşısında “Kamu adına ülkemde bu cinayetler nasıl önlenemedi.” diye özür diledi. Tüm Türk ailelerini toplayıp kederleri ile hemhal oldu. Özrün karşılığı yapıldı. Bizde ise duymayan sağır, konuşması olmayan lal algısı olmayan bir taş olmuş devlet organizasyonumuz ve yöneticileri o kadar acıları çeken yurttaşı “insanı” adeta görmez, işitmez, algılamaz bir ruh halindedir Türkiye’de geçte olsa başbakan dersim katliamından özür dilemesi doğru bir adımdır. Ancak Başbakan, ikinci adımı Kürtlerin varlığına dair somut adımı atmak olmalıdır. Eşitlik isteyen Kürtlerin oyları ile 9. yıldır iktidarda bir hükümet, en temel hak olan Anadilde eğitim hakkı Kürt çocuklarına verilmelidir. Değerli yazar Çetin Altan’ın deyimi ile “Türk’e Türk hamaseti” yaparak hangi temel meseleyi çözebiliriz. 
Başbakan, şu gerçeği iyi bilsin. Şahsında Ak Partiyi destekleyen tüm Kürt halkı, her tür gasp edilmiş haklarının iadesini istiyor ve bekliyor. Kürtler kesinlikle bu haklarının sonuna kadar takipçisi olacaktır. İstediğiniz kadar baskılayın. Bu haklarından feragat edeceklerini, vazgeçeceklerini hiç kimse Kürtlerden beklemesin.
 “Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a geçmiş olsun. Sağlık problemi beni derin üzdü umarım kronik bir hastalık olmaz. Allahtan zat-i âlilerine acil şifa dilerim.”  
                                                                                                                            Maksut Konyar